Düştükleri yere ağıt etmeye gelmiyorum,
Size koşuyorum yaşayanlara;
Hepinize koşuyorum
Ve göğsümü yumrukluyorum:
Sizlerden önce ölenler de oldu hatırında mı?
Onların aynı adları ve soyadları vardı.
Onlar ölmediler yok,
Ateş fitilleri gibi:
Dimdik ayakta,
Barut ortasındalar!
Karıştı, bakır tenli
Yanım, yörem hanımeli,
Çevrilmişim, çevrilmiş:
Çölle, çakalla, kıvılcımla.
Yanım yörem, burcu burcu leylaklar,
Günler sarmış beni, aylar;
Çevrilmişim, çevrilmiş:
Yüreğim bu kavganın içinde
Kazanacak halkım
Bütün halklar kazanacak bir bir.
Bu acılar, ıslak bir mendil gibi
Kumlar arasından
Şehit duraklarından.
Halkım ben,
hani şu sayılamayan,
hani şu çok halk.
Soluğumun öyle bir gücü var ki
sessizliği deler geçerim, dinlemem,
filiz verir, boy atarım,
Ama o zaman kan saklandı
(Köklerin arasında yıkandı ve inkar gelindi
Bu öyle geçmişte olmuştu ki) Güney’in yağmuru
onu her yerden sildi
Öyle vakit geçmişti ki güherçile onu yedi Pampa
içinde
Nehirler gibi,
Ağlamak istiyorum,
Garip bir başıma ben;
Kaygılar almalı beni,
Dalıp gitmeliyim,
Eski maden gecelerin gibi.
Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: "Gece yıldızlardaydı
Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler"
Gökte gece yelinin söylediği türküler
(XX)
Peşinde seğirttiğim gölge, henüz benim değil
*
Ne kitaplar beni ağulasın diye yazdım,
Can çekişmeler başladı Kajamarka’da,
Ulu ağaç mavi pistil Athaualpa,
Dinledi rüzgarı:
Bir çelik sesiydi uğuldayan
Karanlığın ışıltısıydı bu
-Güçlü ve oynak-.
Pablo Neruda’ya, o derin maviliklere yakışır bir selamla,
Senin şiirlerin, yalnızca aşkı değil,
Halkı da anlattı, toprağı da, yoksulluğu da…
Sen, sevdayı bir gül gibi koklatırken,
Zulmü bir tokat gibi patlattın dünyanın yüzüne.
Ve biz seni sadece:
“Seviyorum seni, ekm ...
Çok beğendim
Şili'li şair..