Yokluğunun zincirlerine vurulmuş sırlarda gizliydi ömür. Her vurulduğumda, gözlerine gömülüyordum ve bir avuç senle örtüyorlardı üzerimi...Yüreğime gizlenmiş yılanlar gibi, ruhumu sarmalıyordun. Hem katilim, hem sahibimdin benim.
Her vurduğunda beni, karanlık mahpuslar karşılıyordu sabahlarımı. Kara dikenler büyütüyordum ömrüme. Sana sustuğum gibi, hep susuyordum yaşamaya.
Şimdi gönlümü kilitlediğim yıldızlar kadar uzak sabahlarım. Mutluluğa soyunduğum tebessüm bile bol üzerime, olmuyor. Susup almışsın sanki herşeyimi, boğucu bir sensizliğe dolanmış gibiyim.
Her çırpınışımda, zehrini içime çeke çeke, sana boğuluyorum, farkında bile değilsin. İnanmazsın hergün kaç kere öldüğümü anlatsam, kaç kere seni öldürmek istediğimi...
Zannederim, susarak ikileşiyor bazen insan, karşı koyuyor yalnızlığa.Susarak içini kanatıyor ve zehrini boşaltıyor kendinin. Kan toplayan her yerini, sevdiğiyle parçalıyor. Yüreğindeki derin sızıyı, katlayıp koyuyor her gece başucuna ve bir elbise gibi giyinip üzerine, sabahlara uyanıyor.
Ve şimdi galiba,senin susmanı seviyorum ben, üzgünüm. Kelimelerin yenik bendeki susmalarına. Eğer konuşursan, bitecek bu rüya, sabah olacak ve uyanacağız bu sessiz masaldan. Ben seni susmalarda sevdim sevgili. Öyle büyüdük ki ikimiz,susarak çoğalıyoruz, susarak çözülüyor zincirlerimiz.
Yokluğun sınırlarımı çiziyordu, adın ruhumu. Bir adım öteye gidemiyordum acımdan. Kan topluyordu içim. Yüreğimdeki çığlığı içime haykırıyordum hep.Sen hep sensizliktin, ben hep sensizliğe tutsak. Mabedimdim benim, gel diyemediğimdin.
Sana gel derken, gelme diyordum aslında. Çok geç artık gelme. Ama gel, gel işte... Gel ve gör beni sensiz,. sonra git. Sakın kalma, yarama dokunma, alma sensizliğimi.
Gelirsen, sınırlarımı çizen yokluğun, sıkıp boğacak, öldürecek beni; içine hapsedecek ve öleceğim. Ruhumu yaralayan adın, son bir darbe vuracak kalbimin orta yerine. Ve korkarım, sen yokken seni saklayan tüm çığlıklarım, haykırış olacak artık. Sana adanan herşey anlamsız kalacak.
Ellerin ellerimde sanki hala,
Hiç ayrılmadık sevgilim.
Kapı çalacak ve seni göreceğim karşımda,
Kucağında eskisi gibi kırmızı bir gül demeti,
Seni seviyorum diye bir kart çıkacak içinden,
Gözlerime bakacaksın sımsıcak,
unutacak olsam seni,
önce gözlerin olurdu veda ettiğim,
sonra vurgun yemiş rüyalarım elbet,
Ey aşk;
Yüzünü bana çevir
Şahlan ve kalk ayaklarının üzerine,
Ve de ki; Benim galibi bu oyunun...
Hüküm verdim ve gömüldün
Toprağın derinlerine,
Sen özgür oralarda kendince,
Burada ben ve güneş,
İki yalnız, iki biçare,
İki yıkılmış sevdalı,
Bilsen nasıl yanarız,
Bilsen nasıl tutuşur hergece,
Beni terketme,
Ben senin için herşeyi yapacağım,
Senin için öyle deli-dolu kelimeler uyduracağım ki,
O kelimeleri sadece sen ve ben anlayacağız,
Yağmur yağmayan memleketlerden,
Sana yağmur damlalarından yapılmış,
Bende birtek ıslak bakışın kaldı.
Yalan oldu herşey.
Susuz geçen yazlar misali kurudu topraklarım.
Birtek sevinç bile filizlenmedi, çiçek açmadı meyve ağaçlarım.
Bende birtek tatlı gülüşün kaldı.
Solup gitti yüzümün rengi.
Yalnızım. Sana koşuyorum.
Sevda yanığı her bir yerim. Mavi tütsü dumanı bir ormandan geçiyorum. Mor salkımlı acılar sarkıyor ağaçlardan.Çarpa çarpa, vura vura sevdana, buram buram acı oldum. Jilet kesiği anılarım, ruhumu parçalıyor.Dur, bi ara ver bu gitmelere. Böyle kalleş beklemelerle bırakma beni. Hadi gel,bak bu güneş iki kişilik işte. O yüzden nefes alamıyorum ben. Gün görmüyorum hiç.
Yalnızım sana koşuyorum.
Üşüyorum...
Gri bulutlar sarıyor heryerimi, sevda yüklü yalnızlıklar ağlıyor,
Kahredici bir boşluk üstümde,
Bir o yana, bir bu yana savruluyorum.
Üşüyorum...
Sensizliğin girdabında bir garip serçe,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!