Ağlasa da gözlerim yokluğuna,
Darılsa da kalbim suskunluğuna,
Böylesi bir aşkın bozgunluğuna,
Seni seven yüreğime ne dilersen dile.
Sevdiğim ayrılmak yasaktır bize,
Evvelâ kor oldu, âhir kül; nâr-ı aşkla nefy oldu gönül...
Ne çocuk ne genç ne ihtiyâr,
Azrâil insanın yaşına bakmaz;
Ne fakîr ne zengin ne de sultân,
Azrâil insanda sıfât aramaz.
Yıkanır bedenin, kefenin giyilir.
Umursamadın sanki yokmuşum gibi
Şimdi gelsen neyime yararsın,
Hakk'ın huzûruna kavuştum artık
Okuma! İstemem bir Fatiha'nı...!
Kaç gecedir uyuyamıyorum
Zihnimde seni fikreder hâldeyim
Neden beni tanımayı reddettin ki bilmem
Ben ki çok farklıyım yekdiğerden, bir bilsen
Ey bana dostluğu dahi çok gören lâik
Sana olan hissimi anladın diye
Artık bu yalnızlığa dayanamıyorum;
Sevgiye aç, sevgiliye susuz kaldım.
Ben kendimi teslim ettim aşka,
Ziyâde alçak şu dünyada kalleşliğe alıştım.
Annem arada bir odamı yokluyor
Belki de beni bir intiharın eşiğinde
Düştüm sahrâ çölüne perperişân pejmürdeyim
Yârin meşalesinde dönen bir pervâneyim
Bir öğle vaktiydi kapım çalındı.
Elinde bir zarfla gelmiş postacı.
“Bir mektup bir de selâm var.” dedi
Hayırdır inşallah kimden postacı?
Aklım yerinden çıktı, çıldıracaktım!
Aşk kutsal bir ibâdetti, yâr bulunmaz bir mâbed
Sanem oldu para, şan, şöhret; kalmadı bir muhabbet!
Bir haziran ayında, hiç ummadık bir anda.
Nereden çıktı ki karşıma, görmez olaydım.
Kandım kirpik kaşına, kızıl rengi saçına,
O çalkarası gözlerine; dalmaz olaydım.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!