Babalığı teslim olmamış bir babanın
Denize bakarken
Türkü söylemesidir gurbet
Sövmek yerine
İlkokullu kızlarıyla elele
Rıza Paşa Çıkmazı'nda
Ağustos sıcağı bedenimizi yakarken
Karşımızdaki lokanta değil
Karadeniz
Mahmut'un çiçeklerini
orman sanıyoruz
Bir sabah aniden vapurlar güzelleşti
Gözleri ışıldadı trenlerin
Otobüslerde zeka parıltıları
Çeşit çeşit bayraklar eşitlendi
Meğer her taşın altında
Bana eskileri anlatma arkadaş
Şimdi barikatlarda isyanın zamanı
Aşkın ve kavganın çağdönümü
Yılllardan haziran ikibinonüç
Anlaşılması çok güç...
Teneffüs denince
Hademe Cevdet Amcan’ın iri ellerindeki zil gelirdi aklıma
Trabzon’da atalarım koyun keleği dermiş
Saat başı kulaklarımız kapıda
arada süt saati denilen püsküllü bela
Betonarme binaların arasında
gölgede
Sövgü gibi yaşamaya bırakılmış
yalnız bir ağaç
Kesseler daha iyi
Sanki kahırlı bir ressamın çizimi
Bir gün yanında olabilmem
Herşeye değer olursa
Yanında olamayacağım
Yaşamak hesaba gelmez çünkü
Ve duygular mikrometrelerle ölçülmüş dişliler gibi
kar beyaz bir duvak gibi yağdı
İstanbul'a dün gece
ben sıcak tutan giysilerimin içindeydim
sokak çocukları,
kuşlar
kediler
eski saflığımızdan mı sence
dayanma gücümüzün yüksekliği
baksana nasıl acımasızlaşıyor
yıllar biriktikçe
insafsız
yerçekimi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!