Karanlık bir mezardayım, uyuyorum, sanmayın nefes alamam,
sanmayın ki atmaz olmuş kalbim;
Ben de huşu duyar, ben de severim.
Geçmiş günlerden bir gün çıkarım başı çıplak, güneşli bir tepeye,
Çekerim içime o en yüce olanın nefesini, yine geçmişten bir gün
güzele bakar, ona gülümserim , onun kollarına bırakır kendimi, onu
öperdim.
Kimseler anmasın beni sakın ha kalpsiz! Kimseler bilmesin beni
nefessiz. Evet, sevdim ben ama teni değil, ruhu sevdim, onun
yüceliğini sevdim ben.
Hayvanca değil, hele nefessizce hiç değil, insanca sevdim ben.
Kendi alçak karanlığımdan aşağı asla!
Ben daha yüksek bir pınara Tanrı'nın ışığına bakarak gündüzleri
sevdim,
geceleri bana hep karanlıklar baktı.
Evet, şimdi karanlık bir mezardayım ama sanmayın ki ölüyüm zira ben
şehitler kadar diriyim, Ben kendi kendimin şehidiyim.
Evet, belki gözlerinizde öldürdüm kendimi öyleyse bırakın ölü kalayım,
kurtarmayın beni,
kendime yerin altında bir hayat buldum parlakların en parlağı,
yücelerin en yücesi, güzellerin en güzeli, ben kendime yerin altında bir
hayat buldum,
yeşereceğim ben orada, sakın ha, sökmeyin beni, kazmayın şu
çürüyen mabedimi, Ben doğamayan huzurunuzda öldürdüm kendimi,
nefeslerinizi sakının benden,
Onlar evet onlar, sizin yaşamlarınız, sizin yaşamınız bunaltıyor beni.
Siz yeryüzünün ölülerisiniz, ben yeraltının sakini.
Ey güneşsizler, ey gecenin yaşayanları, gündüzleri korkunun, geceleri
hazzın esiri ve ayyaşıyken ruhun tablolalarına bakıp da nasıl
ressamdan şikayet edebiliyorsunuz?
Nasıl beğenenleri, yeraltını kınıyorsunuz?
Sanıyor musun ki güneşi söndürenler var?
Sanıyor musun geceyi kaçıran var?
Sanıyor musunuz hiç göklerde yaşam var!?
İnsan olarak doğdun sen Ey insanoğlu! Şimdi ise gecenin oğlu, bir
mel'un gibi yaşıyorsun, ölüsün, esir ve kölesin;
Gündüzleri devlere, geceleri iblislere kölesin.
Kaldır başını bir bak, Görmüyor musun, Dev de sensin, İblis de sensin.
Onları sen yarattın ama bilmiyorum şimdi nasıl olur da onların
esaretindesin.
Biliyorum mezarımı açıyorsunuz, huzurumu bozuyor, beni çürüyen o
ölü yeryüzünüzün dehşet ve şehvetine istiyorsunuz!
Bilmez miyim hiç? Merhametle dolmuş kalbiniz.
Çıplak arar gözleriniz.
Ağızlarınız salyalar içinde ıslak.
Kollarınız iki yana düşmüş...
Bileklerinizde zincir izleri var.
Boynunuzda bir tasma.
Ve başınızda saçınız bile kalmamış daha ellisinden evveli. Hayır!
Bırakın beni siz vaktinden önce ölenler, bırakın beni, Siz vaktinden
önce ölmüşler, bırakın peşimi!
Halinize dönüp yalvarırım bir bakın, ayaklarınızın altında kalpleriniz,
bacaklarınızın arasında şefkat ve kudretiniz, belinizden aşağı
erdeminiz,
birinize sığmıyor salgın misali esaret, bitmeyecek asla sizin için kabir
öncesi zulüm ve sefa-let!
Oysaki bir illet peşinde bin musibet, en vahimi, en acısı ve de en
kederlisi Onlar için gözlerim yerin altında birer pınarken,
onlar o acınacak, o ağlanacak, o kınanacak hallerine, o esarete
hunharca gülüyorlar!
Bakın bakın, şu izdihama da bir bakın ve şimdi beni anlayın, ben
ölmedim, ben ölü değilim, hele vaktinden evvel hiç değilim.
Ben zamanların dışındaki en güzel ve en kutsal mabedin içinde, evet
kara toprak içinde, ölüme sığındım, onu sevdim, Yaşamadan nasıl olur
da güzeli severim?
Oysaki ben güzellerin en güzelini, ölümü sevdim.
Kayıt Tarihi : 5.10.2025 15:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Çok depresif olduğum bir dönem insanları eleştirirken aklıma gelen onlarca düşünceyi ifade etmek istemiştim...En son eleştirinin kendime olduğunu fark ettiğimde utançtan yerin dibine girdim...İyi ki utanmışım, İyiliğe varmak için insan, Önce suçluluk duymalı. Kırılgan egolarından kurtulup büyümeli.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!