Aşk ateşten gömlek tenini yakar insan korkularından adım atamaz haldeyken sever ismin ağzına yakışana korkar üzmemek için çocukken gördüğün mutsuzluğu gördürme diye annen gibi ağlamasın ister insan baban kadar üzme kaçmak ister sevdiğinden kaçıp bi başkasına merhabalaşmak kandırmak ister gönlünü kandım derken başkasına başka olmaya çalışmayı ama kara leke kalbinden söküp atamadığın ismini unutamadığın sözcüklerin ona çıkışını bilmez kördür bide aptal der sana bide bilmezsin sen bişey bak neler gördü kalbim senin en güzel günlerini en sevdiğin şiirleri dil leke kalp konuşmaz ağzı kapalı kadın gözlerinin rengini özledim sesini duyurmak için çırpındığında ağladığını duyduğum gecelerde kaç mey düştü ağzımdan senin tuttuğun gönlüme bi o kadar sandın mı sahiden seni bırakıp gittiğime ben bile inanmadım sensizliğe içimde kalbimden sökercesine cümle kurmayıda bilmeyen adam oldum akıl dolabında gittin lan seni duydum sesinden korkarım seni sensiz yaşadım bir kelime daha üzülmeyesin diye seni çok özlüyorum en çokta seni seviyorum güzel meleğim ömür suskunda işte gözler yaşa doymuşta işte sensizliğin ertesi bi yılbaşı günü kar tanesi...
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta