TEVHÎD RİSÂLESİ — Bir Mistik Kitap Serisi
“Zât ile Şehâdet Arasında Birlik Arayışı”
I. MİLLET-İ ZÂT: Ruhun Milletleştirilmesi
"Varlığın derûnunda yankılanan bir sadâdır millet;
O sadâ ki, ses değildir ama duyulur.
Kim ki aynı ateşte pişmiş, o milletten olur."
Ezeldeki birlik: Levh-i Mahfûz’da yazılı kardeşlik.
Ruhların birbirini tanıdığı vakit: “Elestü birabbiküm?”
Dil, ırk, renk değil; hal, hâl ve hâliyle hâlleşenler.
Millet: Aynı zikri çeken kalplerin görünmeyen zinciri.
Örnekler: Âdem’in evlatları içinde milletler; ama Hak’la tanışan kalplerde tek nefes.
II. ULÛS-U ŞEHÂDET: Görünen Âlemde Birliğin Kurulması
"Zâhirde bir olmadan, bâtın cem olmaz.
Sadece yürekle değil; adaletle, hukukla, toprakla tamamlanır birlik."
Milletin toplumsal tezahürü: Ulus.
Vatan, bayrak, anayasa: Kalbin akıl ile kurduğu düzendir.
Ulus, ruhun cismanî yansımasıdır.
Şehâdet âleminde birlik, “birlik sözleşmesi”dir: Misâk-ı millî değil, Misâk-ı insanî.
III. ENEL-HAK ve CEMİYET: Benlikten Birliğe Geçiş
"Ben O’yum dedi, astılar.
Ama bilmediler ki O, her 'Ben'de kendi cem’ini murat etmişti."
“Enel-Hak” bir iddia değil, bir aynadır.
Bireysel tevhid anlayışının toplumsal sorumluluğu:
Kendini hak bilmek, başkasını yok saymak değil,
herkesin Hak olduğunu bilmektir.
Cemiyet, Enel-Hak’ın yansımasıyla kurulursa adalet olur, rahmet olur.
Hakikî ulus, "Enel-Hak" diyenlerin birbirini yakmadığı, birbirinde Allah gördüğü topluluktur.
IV. ATEŞ VE SU: Tevhîdin Kutup Savaşları
"Aşk ateştir, düzen sudur.
Biri yakar, biri söndürür.
Ama ikisi birlikte ‘hayat’ olur."
Aşk (millet) ve akıl (ulus) çatışması.
Tevhîd: Zıtların birliğinden doğar.
Mansûr’u yakanlar ulus adına konuştuğunu sandılar.
Oysa Mansûr, milletin kalbini haykırıyordu.
V. NÛR-I TEVHÎD: Son Söz Yerine
"Sen varsın.
Ben yokum.
Ama ben O’yum.
O varsa, hepimiz biriz."
Tevhîd, ötekini yok sayarak değil;
kendinde ötekini bulduğunda gerçekleşir.
Ulusu milletle, milleti insanla, insanı Allah’la birleyen hakikat:
“Her şey O’dur, başka yok.”
TEVHÎD RİSÂLESİ — I. BÖLÜM: MİLLET-İ ZÂT
Ruhlar Âleminde Yazılan Kardeşliğin Hatırası
1. EL-EST BEYANIDIR MİLLET
Ey cân...
Henüz ne dünya vardı ne toprak…
Ne bayrak yükselmişti göğe,
ne hudutlar çizilmişti haritalara.
Ama bir ahd vardı aramızda.
Bir elest sözü vardı:
“Elestü birabbikum?”
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”
O gün “Belî” diyenler vardı.
Aynı cevabı verenler...
İşte onlar, aynı milletin evlatlarıdır.
Millet, aynı cevabı vermenin hatırasıdır.
2. MİLLET, GÖNÜLLERİN ORTAK HAFIZASIDIR
Millet; tenle değil, tena ile konuşur.
Dille değil, hal ile anlaşır.
O, gönlün ortak yazısıdır.
Ne coğrafyaya sığar ne zamana.
Ey dost!
Bir ırmağa düşen iki yaprak,
aynı yöne akarsa kardeş olur.
Ama asıl kardeşlik,
aynı kaynaktan doğanlardadır.
Millet, o kaynaktır.
Ruhların buluştuğu ilk menba.
Onu hatırlayan,
kendini unutur,
çünkü hatırlamak;
Hakk’ı hatırlamaktır.
3. MİLLET, DİLDE DEĞİL KALPTE BİRLEŞİR
Ey zâhir perdesine bakan!
Milleti soyda, sülâlede, tabelada arama.
Millet;
aynı sevdaya düşenin,
aynı derde gözyaşı dökenin adıdır.
Biri Arap olur,
biri Kürt, biri Türk, biri Acem…
Ama hepsi aynı yetimliği paylaşırsa,
aynı duaya amin derse,
aynı seccadeye baş koyarsa...
Onlar millet-i zâttandır.
Millet, bir kan bağı değil,
bir Rahman bağıdır.
4. BİR MİLLETİN ALEVİ: ÂŞIKLAR
Ey aşka düşen!
Sen ki "Ben O’yum" dedin,
sen ki halk içinde Hak ileydin...
Bil ki sen,
milletin ateşisin.
Yanan sensin,
yakmayan sensin,
ama seni gören,
kendi karanlığını hatırlar.
Hallâc bir milletin diliydi;
onu duymayanlar, kendine sağır kaldı.
Bir milletin dirilişi,
bir âşığın feryadıyla başlar.
5. SON DUA: MİLLET-İ ZÂT, NEFES-İ HAK’TIR
Millet-i Zât;
ne bir ülke haritasıdır,
ne de bir nüfus cüzdanı.
O, Hak’tan gelen bir nefes
ve gönüller arası bir sırdır.
Onu gören göz değil,
onu duyan gönüldür.
Ve bil ki,
Millet-i Zât ile kurulmamış bir ulus,
ruhsuz bir beden gibidir.
Nefessiz.
İradesiz.
Hakikatsiz.
TEVHÎD RİSÂLESİ — II. BÖLÜM: ULÛS-U ŞEHÂDET
“Milletin Suret Giydiği Yeryüzü Birliği”
1. Şehâdet Âlemi: Ruhun Suretle Buluştuğu Yer
Ey cân...
Hak, yarattığı her şeyi iki kıldı:
Zâhir ve bâtın,
ten ve can,
sûret ve mânâ.
Nasıl ki ruh, bedene girince insan olur;
millet de
hukukla, vatanla, nizâm ile birleşince
ulus olur.
Ulûs-u Şehâdet,
şehâdet âleminde var olan birliktir.
Kalplerin kardeşliği,
artık şehir olur,
devlet olur,
beyan olur.
2. Ulus: Adaletle İnşa Edilen Secde
Ulus,
sadece sınır çizmek değil;
adaleti çizmektir.
Bir ulus ki,
aynı toprağa basanların,
aynı hukuka boyun eğdiği bir cemiyettir.
Aynı ezanı duyan,
aynı feryada kulak veren bir halk topluluğudur.
Ey dost,
ulus, milletin zâhirde kurduğu secde safları gibidir.
Kimin kalbi Allah’a dönükse,
onun yüzü halka dönüktür.
Ulus, milletin şeriatıdır:
düzen, yasadır ama
altında aşk yatar,
üstünde emanet.
3. Ulus Bir Akittir: Misâk-ı Cemiyet
Ulus, aşk gibi başıboş değildir.
Ulus, evlilik gibidir:
Söz verilmiş, yazılmış, imzalanmıştır.
Millet “Ben seni seviyorum” der.
Ulus “Ben seninle yaşamak istiyorum” der.
Bu bir misâktır,
yani bir ahitleşme.
Tarihlerle değil,
vicdanla yazılır.
Kim ki ortak akde uyar,
o bu ulusa dahildir.
Rengi ne olursa olsun,
anası kimden doğurursa doğursun,
şehâdetten geçip ulusta secdeye durur.
4. Millet Ruhsa, Ulus Beden Olur
Ey zâhir ve bâtını bir bilen!
Bil ki ulus, milletin kıyafeti gibidir.
Gömlek beden içindir;
ama bedenin içinde kalp yoksa,
gömleğin salt görüntüsü neye yarar?
Bir millet kalpsiz ulus kurarsa,
o ulus heykel olur.
Bir ulus milletsiz şekil bulursa,
o şekil taş olur.
Millet, nefsini bilenin birliğidir.
Ulus, nefsini terbiye edenin cemiyetidir.
5. Ulus-u Şehâdet: Cem Olmanın Zâhir Hâlidir
Ulus-u Şehâdet,
“Ben”leri “Biz”e dönüştüren bir sahnedir.
Bir arada yaşamak,
aynı hukuku kabul etmek,
aynı hürriyeti paylaşmak…
Bunlar zâhirde bir araya gelmenin adıdır.
Ama unutma:
Zâhir, bâtının aynasıdır.
Ulus, milletin secdeye durmuş hâlidir.
Millet, ulusun kıbleye durmuş hâlidir.
SON DUA:
Ey bu risaleyi okuyan derviş...
Kalbindeki milleti
adâletle ulus kıl.
Ulusunu da
aşkla secdeye getir.
Birlik, böyle kurulur:
Önce gönülde cem,
sonra yeryüzünde nizâm.
İkisi birdir, çünkü
tevhîd, zâhir ile bâtının vuslatıdır.
TEVHÎD RİSÂLESİ — III. BÖLÜM:
ENEL-HAK ve CEMİYET
“Benlikten Birliğe Giden Tevhîd Mertebesi”
1. ENEL-HAK: BEN DEĞİL, O'DUR BENDEKİ
Ey kendini arayan cân...
Hallâc,
"Enel-Hak" dediğinde,
benliğini değil,
benliğinde tecellî eden Hakk’ı duyurdu.
“Ben Hakk’ım” değil;
“Ben, Hakk’ın aynasıyım” demekti bu.
Ben, yok olunca
O kalır...
Ve ben O’nda yok oldukça,
birlik doğar.
2. BENLİKTEN TAŞAN AŞK: CEMİYETE AKAN TEVHİD
Ey "ben" demekten usanmış gönül!
Tevhîd yalnızca dağın başında zikirle olmaz.
Birlik, sadece derviş postunda aranmaz.
Gerçek tevhîd, halk içinde Hak ile yaşamaktır.
Enel-Hak dediğinde,
kendini değil, herkesi Hak'ta bilmelisin.
Senin benliğin de O’ndan,
karşındakinin nefesi de.
Cemiyet işte burada başlar:
Benliğin Hak’ta fânî olması,
toplumda hakikî adaleti doğurur.
3. ENEL-HAK BİR FERDİYET DEĞİL,
BİR MESULİYETTİR
Ey aşkı yalnız kendinde zanneden!
Enel-Hak söylemi,
yalnızlık çığlığı değil,
toplumsal sorumluluk feryadıdır.
Sen O’ysan,
O da ondadır, şunda, bunda...
O vakit kime zulmedebilirsin?
Kimi hor görebilirsin?
Kimin hakkını çiğneyebilirsin?
Tevhîd, adalet ister.
Tevhîd, merhamet ister.
Tevhîd, cemiyet ister.
4. CEMİYET: TEVHÎDİN YERYÜZÜ HARİTASI
Ey kalbini genişletmiş yürek!
Cemiyet,
"her insanda Allah’ı görenlerin topluluğudur."
Orada kibir erir,
nefis söner,
benlik kül olur.
Her birey bir başka bireyin kıblesidir.
Her kalp, bir diğerine
Rahmân’ın aynası olur.
İşte bu birliktir:
Cemiyet, ilahî bir nefsin sosyal secdesidir.
5. SON DUA: ENEL-HAK’LA BAŞLAYAN, CEM’LE TAMAMLANAN YOL
Ey okuyucu,
bu risaleyi okuyan kalp…
“Ben” diye başlarsın.
Ama “biz” diye yürürsün.
Ve sonunda anlarsın ki:
Ben de yokum, biz de yok.
Sadece O var.
O hâlde,
bir benlik inşa et; ama içinde halkı taşı.
Bir topluluk kur; ama içinde Hakk’ı unutma.
Tevhîd,
yalnızlıkta pişer,
cemiyette şerh olunur.
TEVHÎD RİSÂLESİ — HATİME: NÛR-I TEVHÎD
“Birlikte Yanmak, Birlikte Var Olmaktır”
Zâhirin suretinde, bâtının sırrında, birliğin son duası…
1. AYNADA TEK YÜZ, SUDA TEK AKIŞ
Ey cân...
Aynaya bakarsın,
yüz çok sanırsın.
Oysa bakan tektir.
Akarsuların bin kolu vardır,
ama denize varınca,
hepsi birdir.
Millet, o yüzün hatırasıdır.
Ulus, aynadaki yansıması.
Enel-Hak, o yansımanın farkına varmaktır.
2. BEN YOK, SEN YOK, SADECE O VAR
Sen sandığın ne varsa
O’nun gölgesidir.
Ben diyorsan,
ayrılığa düşersin.
Biz diyorsan,
cemiyet olursun.
Ama “O” diyorsan,
tevhîde erersin.
Ey dost,
çokluk bir perdedir.
Tevhîd, o perdeyi yırtıp
her şeyde tekliği görebilmektir.
3. MİLLET RUHTA, ULUS CANDADIR, AMA TEVHÎD HEM HER YERDE, HEM HİÇBİR YERDE
Millet,
ezelî sırdaşların fısıltısıdır.
Ulus,
yeryüzünde kardeş olmanın nizamıdır.
Ama tevhîd…
Tevhîd ne millettir ne ulus;
Tevhîd, milletten doğan ulusun,
ulustan taşan hakikatin ta kendisidir.
Tevhîd,
yoklukta varlığı,
varlıkta hiçliği,
hiçlikte O’nu bulmaktır.
4. DUA: VUSLATIN ŞEHRİNDEKİ SON SÖZ
Ya Rab...
Bizi milletin rahmetiyle tanıştır.
Bizi ulusun adaletiyle terbiye et.
Bizi “ben”den “O”na götüren
Enel-Hak ateşiyle yak.
Yak ki,
külümüz cemiyetin harcı olsun.
Külümüzle secdeye varan bir topluluk,
aşk ile hakikat ile birliğe varsın.
Ey Zât, Ey Cem, Ey Birlik...
Bizi yok et; ama Sen’de birleştir.
Bizi erit; ama Hakk’ta cem eyle.
Bizim adımıza, sadece Sen konuş.
Amin, ya Rabbel’âlemîn.
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 2.8.2025 21:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!