Ağlayarak geldiğim bu dünyayı sevmemi bekleyemezsin.
Her göz yaşımda bu dünyaya kinimi bilemezsin.
Yalnızlığımla çürüttüğüm kalbimi göremezsin.
Karanlıkta boğuluyorsan kimseyi sevemezsin.
Bir gün ben ölünce denk gelirseniz bu satırlara...
Yol puslu ve bu adam yorgundu.
Durdu.
Rotasını kaybetmiş kendine sövüyordu.
Yolun sonu ışık ve adam karanlıktı.
İkimizin arasında
Konuşulmamış cümleler duruyor.
Sen söylemeden anladığım korkuların,
Benim sakladığım hislerle dolu.
Bir boşluk var;
Kendimi tanıyamıyordum artık,
Senin gölgen yüzüme vurdukça yankılanan o gürültü
Ne yaptıysam susturamadım.
Korkularım, kıskançlıklarım, yaralarım hepsi bir ağız olmuş
Benim üzerime bağırıyordu.
Bir sözüme dokunup yok oluyordun,
Ben kelimelerimin ucunda kalıyordum.
Konuşmak isterken sessizliğe gömülüyordum.
Bir yabancıya değil, sana kırılıyordum.
Günlerce gelmeni beklerken,
Satırlara gömdüm kendimi.
Yazdım, unuttum derdimi.
Ölünce okunsun istedim.
Bu benim ölümümün resmiyeti.
Beni tanımak mı derdin?
Gecenin bir saati,
Yaşlı gözlerle kabullenmiş herşeyi.
Ölüme adımları,
Eşitken içine attıklarına...
Yorgunluktan ansızın yığılabilecekken yere,
Geldim evvel bir yaşamdan.
Ne o şamdan?
Korkma yanımda.
Karanlık benim bu odada.
Hem bıçağım ben.
Merhaba dostum ben sisifos.
Tanrılara kafa tuttum.
Canım yandıkça daha çok koştum.
Yalvarmamı beklerlerken kan içinde,
Kazanan ben oldum.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!