Onlar ki sanki zincire vurulmuş mahkûmlardır beyinlerimizde
ve de birer imdat çığlığı taze yüreklerin,
Karanlığa boğduğumuz ışıklar
ve de tükettiğimiz insanlar, soluklarını...
Onlar ki çocuk oluşun kurbanı çığlıklar.
Onlar ki ağıta dönüştürdüğümüz şarkılarımız
Sıcağa aldanan badem çiçekleri
Bilemediklerimiz, anlayamadıklarımız...
Hırslarımızın, ihtiraslarımızın kurbanları
ve da şamar oğlanlarımız, sayıklamalarımız...
Her gün, her lâhza milyonlarca cinayet
Canın katli değil ama... iyiliğin, saflığın, güzelliğin,
ve de tanrısallığın, kendi ellerimizle işlediğimiz
Onurun, kişiliğin, sevginin kovuluşu...
Göründüğü gibi olmanın, olduğu gibi görünmenin.
Onlar ki yüzümüze tutmak istemediğimiz aynalar,
onlar ki hem de kirlenmiş okyanusta
vahşi dalgalarla boğuşan mavnalar.
Onlar ki melekler gezinir yüzlerinde
Güneşler, yıldızlar, kuşlar devinir
ve de onur, kişilik, dik duruş, karşı çıkış
Sende, bende, bizde olmayan...
Heyhaat, gel gör ki melekler,
Melek olmaktan çıkar gün be gün ve dahi tıpış tıpış...
Çocuklar kurmadı bu eli kanlı dünyayı,
çocuklar değil kötülükleri, acıları, nefreti kutsayanlar
Çocuklar değil yalanı üretenler,
sömürenler, çalanlar, çırpanlar çocuklar değil...
Onlar değil çiçeği, yüreği, güneşi kirletenler.
Sevgili,
Her lâhza lânetlediğimiz şeydir çocuk gibi olmak
Çocuk gibi olmak en büyük kusur...
Oysa çocuksu duygulardır en büyük şansımız
Gel gör ki robotlaşmış yüreklerimiz, beynimiz
Suç bürümüş gözlerimizi, kan bürümüş oy!
Dümensiz tekneler gibi seyrimiz.
Senden çocuk-mocuk istemiyorum ben,
istemiyorum temizin kirlenmesini
Varsın sende kalsın tohumlar, orda yeşersinler.
Bana sorarsan
sevgili,
bu dünyaya gelmesinler.
Kayıt Tarihi : 31.10.2005 00:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!