Cenab-ı Hak, akıl nasip etmezse
Bir kafada türlü yavşak barınır
Bey uyanık olup adam gütmezse
Bir obada türlü alçak barınır
Ağustos böceği çalarken sazı
Döküyorum amma içimi sana
Ne diyeceğimi bilemedim yar
Tükenirken ben yana yana
Akan kanlarımı silemedim yar
Affet beni, sana gelemedim yar
Oğul sana söyle nasıl kıydılar?
Yüreğime ateşleri koydular
Kim çıkardı yıkılası töreyi?
Kabil gibi kör şeytana uydular
Bahar-ı ömrümü talanlar vurdu
Gözlerinde yaş olayım
Damla damla ağla beni
Yâda cansız baş olayım
Mühür vurup dağla beni
Bu yarayı herkes bilsin
Düştüğü çamurdan usulca kalkarak
Kadere bir sitem eyledi İstanbul
Yaktı gemileri, kendini yakarak
Bir isyan şarkısı söyledi İstanbul
İntihar etmeyi ne kadar istedi
Zaman ateş olmuş yakıyor seni
Bu yangından sön de ağla İstanbul
Moda cephe almış yıkıyor seni
Gel kendine dön de ağla İstanbul
Geceleri geçtin sabah boğuldun
Tutunduğun aşkın kirası sende
Boşa ah-ü figan eyleme gönül
Bütün insanlığın yarası sende
Derdini yabana söyleme gönül
Aslı kötü olan seni ne bilsin?
Zalimlere karşı çek kılıcını
O namert boynuna çal be İstanbul
Dünya’ya yeniden göster gücünü
Zamandan yerini al be İstanbul
Riya çamuruna düşüp batmışsın
Yıllar yılı şu Dünya’ya
Gelen ağlar, giden ağlar
İnsanlar gün saya saya
Ruhu çürü, beden ağlar
Yoldaş olup çile, sızı
Medeni mollalar taraf tutarlar
Kürsülere çıkıp nutuk atarlar
Cenneti ipotek almışlar zaten
Cehennemi parselleyip satarlar
10 Ocak 2015-Gaziantep
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!