Günlerce yanmadım, ederim yoktu.
Perdenin üstünde aşk gölgesiyim.
Dostlarım pek cüzî, düşmanım çoktu.
Zâil yananların son imgesiyim.
Saçtığım ışıktan görmedim vefâ:
Kimim ben?
Nedir mahlâsım?
Nedir maksûdum?
Hâr-u hastır atlasım
Kıldan ince hudûdum..
Siz de benden kaçmayın azîzim...
En revnaklı gecelerde gökteydin,
Dolunay mehtâbı doğururken duru denizlerin üstüne,
En hazin yansımamdaydın
Ve her karanlık çöktüğünde memleketime,
Sen de oradaydın,
Şıktın,
Yaşamak için ölmek, ölmek için yaşamak;
Bir başı köle gibi yıllar boyu taşımak...
Kalbe kış getirdin, o nasıl pozdu?
Gönle köz de bassam hep kıştır öyle.
Ettiğim yemîni gözlerin bozdu,
O ne can alıcı bakıştır öyle?
Bırak meskenini âlem bilmesin,
Gündüzler geceye teslîm olurken,
Ufaktan içimde bir gam yayılır.
Zûlmetin zûlmüyle huzur bulurken,
Gelişin, zamansız fecir sayılır.
Teşrîfin renk katar solgun cibâle,
Bakışın, sînemde gül yetiştirdi:
Seninle nevbahâr geldi ömrüme.
Sürûru başlatıp hüznü bitirdi,
Feleğin cilvesi güldü ömrüme.
Beni gamdan çekip aldı gözlerin,
Arz u semâ talân oldu:
Aşkın ile coşunca ben.
Kâziblere meydân oldu,
Reh-i kalpten şaşınca ben.
Sevdâ, göze şâh görünür;
Bir tebessümün bende bin hayâl uyandırdı.
Kayboldum, gözlerinin en derin noktasında.
Kulaklarım, ismimi söylüyorsun sandırdı;
Bir söz çıktı usulca, semânın ortasında:
Uyan...
Yalnızlık kentine bir otobüs geldi..
Alıp götürdü yalnızları...
Otobüse sığmadılar tek başına.
Zirâ yalnızdılar..
Teker teker sordu biletlerini..
Beş saniye ya sürdü, ya sürmedi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!