Toros’un dağlarında gürül gürül çağlayan,
Dağ rüzgarında, İnce Memed’i arar gözlerim.
Bizi kör kurşunlar öldüremez, kardaşlar,
Çakırdikenlerine inat, kök salıp direnelim.
Şimdi dişlerini bilemiş kravatlı Abdi ağalar,
Çoğu zaman açıktan alırım sözlerimi,
Bir limana yanaşan kayık gibi açıktan.
Alttan aldığımı sananlar var, kaçıktan da kaçıklar.
Arkamda, Galata Kulesi gölgesinde uçuşan martılar,
Güneş, Haliç’e vuruyor, Beyoğlu’nda akşam vakti sancı.
Ah, benim karaciğerim, içkiyle derdin nedir?
İçmekten şen yurdu olmalı her bir yanın,
Çünkü her kadehte seyreliyor
Çiğ dünyanın alnındaki kara yazı.
Sana ne oluyor? Nedir bu şakağımdaki kırmızı?
Kızıl Saçlı Tramvay
Beyoğlu'nda varsın bir cumartesi akşamı,
Bir daha görmesin sabahı, bitmesin gece.
Doğmasın güneş,
Hiç kaybolmasın gökyüzünden yıldızlar ve ay,
Çalışmayı versin İstiklal’de gelinlik kızıl saçlı tramvay.
Kurbandan kurbana,
Dert girer kursağından fakirin.
Burada kurban kim, bu kurban kimin?
Demir olsa, çürürdü bedeni,
Garibanlık gemisinde, yetim bir bedevi.
Burada kurban kim, bu kurban kimin?
LİMON AĞACI
Bir limon ağacı diktim,
Kaos dolu, öfke kokan şehirlerin ortasına.
Şiirler yazdım, astım
Kuru dallarına nazlı, mavi boncuklu.
Maden Ocakları ve Orman
Yüreğimde bir ağrı sabah vakti,
Maden ocakları yutuyor ormanları.
Durdurun onları, durdurun onları,
Açgözlü bir timsah gibi sakin.
Gözlerinin içi yıldız yıldız
Yaşam ışığıyla parlayacaktı
Çocukluk çağından gençliğe
Parmak uçlarında ulaşacaktı
Genç bir rüzgâr esti
ölümün arkasından
MAYIS AYI ANKARA’DA
Dut ağaçları yeşermiş uzanıyor pencereme,
Bir mayıs ayı Ankara’da,
Güneş parlak, sere serpe ve hoyrat,
Bulutlar pamuk gibi yumuşak ısıtıyor içimi.
MISIR KOÇANLARI
Mısır koçanları uzanıyor gökyüzüne,
Güzelliğini güneşten almış belli hâlinden.
Püsküllü, nazlı, hoyrat sarılığı bir renk,
Sarmıştır bizim oraları çoktan.
Ormanlar yeşilin en görkemlisi şimdi,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!