Herkesin bir damla yaşı vardı; aktı
Tüyü bitmemiş umutları vardı; uçtu
Bir hasretlik ömrü vardı; bitti
Bir sancı vardı; kalbi kemiren
Aşk sancısı
Ellerin evet ellerin!
Neydi o parıltı, küçüğüm...
Siması beyaz libası kara güzelim,
Hapsoldum ellerine!
Zarif genç şairliğe soyundu,
Akşamın karanlığında,
Oturdu tek kişilik yaşam tahtına...
Evin Kısık ziyası altında,
Yazdı güveç tarifini,
Her seferinde sundu kalbindeki öküze...
Rüzgâr esiyor, üşümüş dallarda poyrazımsı,
Yapraklar savrulur, kalpte bir yara;
Gölgesini dâhi saramaz bulutlar.
Ötelerde yalnızlığın melodisi,
Üstü açık bir kabrin içinde;
Durur zaman, solgun güneşin izinde.
Sakalındaki yakut-i abidleri gönder maviliğe,
Ey suzan-ı şems,
Bulutlanmasın Eylül-ü aftab.
Eriyorum çünki
Karanlıkta yağan karınca zelzelesine.
Zi-şuur bırakmıyor sonra
Nerden geldin, nereye gidiyorsun,
Üçüncü kişi..!
Yolunu kim gözler ,kime gidersin,
Sözünü kim duyar ,kime sayarsın,
Kokunu kim özler ,kime sürersin,
Merhaba gül kokulu yağmur Damlası!
Uzağa bakma yakınım.
Gözlerindeyim kopmadım bir türlü.
Çok sevdim bu limanı bil istedim..
Anlat en güzel seslenişimi,
Anlat duyunca içinin ürperişini,
Anlat hissedince dokunuşumu,
Anlat bakınca kalbinin titreyişini.
Bazıları bilmez o Ayları,
Yaşayan anlar müstehcen günleri, Kühsarlaşır gözlerinde ona yaklaşan saatler
Ve
Dakkalar duraksar inadına
Yıllara doğru sessizce .
Sengdilân kalbi taşla çarpışınca
Tetayür olan abidleri görünce bile kendisinden medet umuyor zarif gönlüm... Nedense.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!