Bu dünyaya gelişimiz bir varış değil, bir veda.
Kaderin en güçlü sözü bu, ölüme doğarız aslında.
Varlığın sırrı fısıldar bize, çözülen her anıyla,
Bundan ötesi yok, bu hakikat bozulmaz bir imza.
Ölüm için geldik, evet, ama yaşamı hak etmeliyiz,
Ya da belki de asıl olan, ölümü hak etmeliyiz,
Kısa çok kısa bir mühletle geldik bu dünyaya,
Ömür denen bu boşluğu, iyilikle, güzellikle doldurmalıyız.
Öncesiz ve sonrasız bir akışın tam ortasında duruyorum.
Benden evvel de vardı, bu dünya benimle kurulmadı biliyorum.
Benden sonra da sürecek, zaman ve durmayan devinim.
Peki bu kısacık arayı, bu ufacık ömrü neden heba edeyim?
Her anı olmayacak hayaller peşinde savurmak,
Bu ne pervasız bir israf, kendine en büyük haksızlık.
Yanılgıların en büyüğü, kendini ölümsüz sanmak,
Ve ne acı, bu fani süreyi boş heveslerle doldurmak.
Aslında ölmek için gelmişiz, bunu bilmek ne denli hayırlı bir iş!
Bir insan bunu söyleyebiliyorsa, vardır yüreğinde bir ışık.
Hala bu denli güçlü sesim çıkıyor mu, onu da bilmiyorum.
Bazen kendimi bu konuda çok sorguluyor, çok yargılıyorum...
Ve her sorguda yeniden bulurum, hayatın o ince sırrını:
Ölümle dans eden her an, Tanrının ir armağanı.
Yaşamak her nefeste onurlandirmaksa bu hediyeyi,
Ölüme yaraşır bir ömür bırakmaktır, en yüce dua..
Kayıt Tarihi : 17.7.2025 00:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!