ÖĞRETMENLER GÜNÜ ŞİİRLERİ

ÖĞRETMENLER GÜNÜ ŞİİRLERİ

Kenan Sağır

aşıklar anar geçmişi dünü
sevmenin en güzel günü
kötü şeyler var üzmesin seni
unutma bu gün sevgililer günü

sevmenin günü olmaz
hem olsada sevenler doymaz
..

Devamını Oku
Güven Tahtakıran

Bir yaş günü bentler yıkan coşkun bir selim
Bir yaş günü bir yaş daha büyürüm gülüm
Bir yaş günü birden bire kırılır dalım
Bir yaş günü bir yaş daha yaklaşır ölüm
..

Devamını Oku
Tamer Mezgitçi

Bugün hatrı sayılır bir hızla karanlık günleri aydınlığa çevirmiş bir adamın doğduğu gün. Bugün hiç kimsenin "Bu çocuk askerlik bile yapamaz! " deyipte, akranlarından evvel onurla askerliğini bitirmiş ve yuvasını kurmanın bir diğer kutsal görev olduğunun bilincinde olan Mehmetciğin günüdür bugün. Bugün direndiği ne varsa ve tüm zorluklara rağmen, engelleri git geller içerisinde deviren direniş hareketinin sembolik bir günüdür onun için. Bugün tüm kendi çevresini bir yıl içerisinde bir hayli iyi tanımış, herkesin sempati duyupta kendi egolarına yenilebileceğini daha önce hiç düşünmemiş bir yol arkadaşınızın arkadan deşilebilmesinin mümkün olduğuna inanan ve bu yüzden artık nefis deryasında tüm arkadaşlarınının boğulmasına izin verdiğini farzeden, özgürlüğü tutsaklık mecrasında yaşayanlara gardiyanlık yapmış bir memurun ve ya bireylere hak ettiği uzaklıkta olmayı öğrenen bir dostun günü. Bugün geçmişteki hatalarından ders aldığı ve bundam sonra bir hatanın tekrarının müslümana uygun görülmediği mantığıyla Allahın izniyle hareket etmeye çalışacak bir din kardeşinizin doğduğu bir gün. Bugün bir adım attığında bir adım hiç düşünmeden gelen varını var olan tüm sevdikleriyle paylaşan kardeşinizin doğum günü. Bugün annesinin evladına olan aşkıyla yetişip aşkın ne olduğunu anne karnından itibaren yüreğinde hisseden ve hergün bitmek bilmeyen sevgiyle "Oğlum ayağına şu terlikleri giy" diyen, Rab'bimin cenneti ayakları altına serdiği kadının, en kıymetlisinin doğduğu bir gün. Bugün annesinden öğrendiği tüm sevgi elementlerini, bir başka kutsal varlığın yüreğine cömertçe fısıldayan ve birlikteliğini helal ve sünnet yolu ile nişanlamış ve hayatını, cenneti ayaklarının altına sereceği günü beklemeye adamış bir insanın doğduğu bir gündür. Bugün sevgisini içinde yaşayan bir babanın sabaha doğru uykudan sıçrayarak uyanan ve karşısında yiğidini gördüğünde adını zikredip tekrar uykuya rahat bir şekilde dalabilen adam gibi adamın varisinin doğduğu bir gün. Bugünüm yarınıma şahit olsun hayırlı nice yıllarda ve yollarda yol almak üzere Rab'bim yüzümü kara çıkartmasın seven sevmeyen herkese selam olsun.
..

Devamını Oku
Bedirhan Aktürk

Pazartesi günü sensiz yeni bir sayfa açtım
Salı günü ne yapacağımı düşünüp hayalinden kaçtım
Çarşamba günü kararımı uyguladım bütün anıları yaktım
Perşembe günü bekledim seni gönül tahtından attım
Cuma günü olmayacağını anladım pişmanlık şurubundan tattım
Cumartesi günü hüzünlendim alkol şişeleriyle beraber yattım
Pazar günü toparlandım gönül yarama tuz bastım
..

Devamını Oku
Nurettin Sevim

Annemin hayali gözümden gitmez.
Anne olmayınca bacalar tütmez.
Annenin sevgisi bir güne yetmez.
Senenin her günü, senindir annem.

Senede bir günü sana vermişler.
Sana sevgi değil, çiçek dermişler.
..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

Sevgili Anneler Gününüz Kutlu Olsun

Sevgili okurlarım, “Anneler Günü” her yılın Mayıs ayının ikinci pazar günü olarak kutlamaktayız. Bizleri hayata doludizgin yetiştiren sevgili annemizdir.
Bir atasözümüzde şöyle der: “Annesiz yar, vatansız diyar olmaz.” Demek ki; anne vatana eş değerdedir.
Dünyamızda milyarlarca ana, bugün çocukları tarafından sevgi ve saygı ile anılacaklarını düşünmekteyim.
Anneler Gününün kısa bir tarihçesini anımsatarak yazıma devam etmek istiyorum. 1955 yılından bu yana, bizde ülkemizde anneler günü kutlamaktayız. Annemize layık olmak itibariyle, onların gönüllerini almaya çalışmaktayız. Hakkın rahmetine kavuşanların da, mezarı anmayı unutmamak tayız. Hakkın rahmetine kavuşanlar da nur içinde uyusunlar.
Bir husus daha var ki, “Anneler Günün” anlam ve değerini genele yaymak için uğraşısını veren “Türk Kadınlar Birliği ” Her yıl, her türlü fedakârlık içinde olan annelerden birini, yılın annesi seçmesi takdire şayandır.
..

Devamını Oku
Neslihan Isındere

Bugün doğum günü Amata. Biliyor musun? Hiçbir gün zamanında kutlayamadım. Yoo elbette unutmadım. Unutmayacağımı bilirdi. Ama sabredemezdim tam gününe kadar. Ya iki gün,yada bir hafta erkenden kutlardım. Tutamazdım içimde Amata. Nasıl ki içimdeki sevgisi afacan bir çocuk gibi çarpıp duruyor yüreğimde,bende aynen öyle çocuklaşırdım o zamanlarda. Tutamazdım içimde onun için düşündüğüm hiçbir şeyi…

O’nuda tutamadım Amata. Gitmesine engel olamadım. Bu kadar çok severken. Neden? Hayır sus! İnanmam. Sevmediğinden sakın bahsetme. Evet,son günlerde ne zaman yanımda olsa hep üç kişi gezerdik. Ben,O ve gözlerindeki o umarsız bakış. Bunu sebep gösterme bana Amata. Biliyorsun kuş kanadından yel kapar,hemen hastalanırdı O. Bu yüzdendi bezginliği. Bu yüzdendi yanımda hiç gülmeyişi. Susma konuş.Bu yüzdendi değil mi Amata? Yoksa kendimi mi kandırıyorum ben?

Bugün O’nun doğum günü. İnanır mısın? Yokluğunda geçen her doğum gününde,hayatımda olduğu günlerdeki gibi aynı heyecanla alt üst ettim tüm mağazaları. Bakma bana öyle. Unutmaya başlamıştım neyi severdi,neyi daha çok beğenirdi. ALLAH seni inandırsın V yaka kazak mı giyerdi,yoksa bisiklet yakamı. Tam bir gün düşünmüştüm bunu. Ama hiçbir zaman unutmadım doğduğu günü. Hazır ettim hep hediyesini. Kim bilir belki çıkar gelirdi. Hazırlıksız yakalanırsam,olur ya unuttuğumu düşünür belki küserdi. Yine giderdi.

Bak Amata bak. Hepsi O’na alıpta veremediğim hediyelerim. Özellikle şu masanın üstündeki parfüm. En sevdiği. Ayrılmadan bir gün önce almıştım. Bir hafta sonraydı doğum günü. Ama yine dayanamamıştım. Yanağından öpüp,o gün kutlayacaktım. Ayrılmaktan bahsetmeseydi bana. Unuttum sonrasında,ama unutmadım hiçbir zaman teninin kokusunu. Ne zaman hasret kalsam ona,elimde parfüm şişesi,birazda olsa diniyor hasretim. Sanırsın sanki yanımda. Gitmedi bir daha burnumdan onun o kokusu.
..

Devamını Oku
Bayram Eser

“babam altı yıl olmuş sen gideli
bu gün babalar günü kutlu olsun
yüz yıl olmuş elini öpmeyeli
bu gün babalar günü kutlu olsun

yaşarken değerini bilemedik
özlediğinde sana gelemedik
..

Devamını Oku
Yusuf Önder Bahçeci

Bugün mübarek Cuma günü, açtım ellerimi Yüce Allah'a,
Bütün Aleme iyilikler dilerim merhametim çoktur vallaha,
Bak her gün Güneş doğuyor, biz kavuşuruz yine sabaha,
Bugün Mübarek Cuma günü, açtım ellerimi Yüce Allah'a...
..

Devamını Oku
Ahmet Keleş

Gönlünü doldurdun vatan sevgisini,
Dağını taşını aşarak gittin Anadolu’ya.
Kır çiçekleri özlemle bekledi şefkatini.
Kalemindi silahın canım öğretmenim.

Çıplak ayaklı soğuktan titreyen çocuklar,
Öğretmenini umutla gözleri yolda bekler.
..

Devamını Oku
Rabia Barış

BAYRAM EDERLER



Dargınlar, kırgınlar yuvaya döner,

Bugün bayram günü, bayram ederler.
..

Devamını Oku
İlhami Erdoğan

Dost ve düşman tartılacak
Burunları sürtülecek
Mazlum Millet kurtulacak
Şom ağızlar yırtılacak
Günü sayın günü yakın,
Yırtamazsak beni yakın!

..

Devamını Oku
Celaleddin Arslan

Benim sevdam başka anlatamam size
Cahil millet kalmasın diyen herkese
Kalem tutmasını bilmeyen bizlere
Okur yazmayı öğretene hayranım

Okul zamanında çocuk iken bizler
Haylazlık yapsak bile affeden sizler
..

Devamını Oku
İbrahim Çiçek

Kimseler bulamaz ölüme çare
Günü tükendimi herkes ölecek
Gönderildik dünya denen bu yere
Günü tükendimi herkes ölecek

Bu dünyanın çok güçlüdür mimarı
Çok sistemli ne güzeldir imarı
..

Devamını Oku
Şemsettin Kaya

Yatılı okula yazıldığım zaman on iki yaşındaydım. Ailemden uzakta, ortaokulun birinci sınıfına başlamıştım. Yazıldığım okul, köyümüze epey uzaklıkta bir şehirdeydi. Uzun süreli tatiller gelmedikçe eve pek gidip gelemiyordum. Hem maddi imkansızlıklar buna el vermiyordu hem de derslerimden geri kalarak bana umut bağlayan ailemi hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum. Ama şehir yaşantısını da hiç sevmemiştim. Kendimi çok güçsüz ve yalnız hissediyordum. Araba gürültüleri, gizli bir endişe ve korku barındıran insan bağırışmalarını üstümde bir ağırlık gibi hissediyordum. Çok yalnızdım. Sokaklarda yürürken her an başıma bir olay gelecek sanıyordum. Ailemi o kadar çok özlüyordum ki bazen her şeyi bırakıp köyüme gitmek istiyordum. Ama kendi kendime verdiğim sözler ve bir gün aileme ıspatlamak istediğim başarılarımı düşünerek bundan vazgeçiyordum. Kaldığım yatılı okulda sağlık koşulları çok kötüydü. Çok çeşitli yerlerden gelmiş yüzlerce çocuk bir arada yaşıyordu. Yedi ile on beş yaşları arasında yüzlerce çocuk vardı. Çocukların çoğu taşradan, köy ortamından geldiği için şehirdeki çocuklar gibi temizlik alışkanlıklarını edinememişti. Okulun idaresi de her şeyi aynı anda düzeltmeye yetişemiyordu. Zaten yeteri kadar personel yoktu. Sular çoğu zaman kesik oluyordu. Öğrencilerin bir kısmı yıkanma fırsatı bulamıyorlardı. Sular, içi paslanmış depolarda korunmaya çalışılıyordu. Bütün bunların dışında okulda asayişi sağlamak, çocukların didişmelerine engel olmak, onca çocuğu kontrol altına almak ayrı birer sorundu. Kavga çıkmadan biten bir gece yoktu. Her sabah mutlaka birilerinin bir eşyası çalınıyordu. Çocukların neredeyse hepsi mutsuzdu. Kimisi kötü rüyalar gördükten sonra uyanıp ağlıyordu. Geceleri uykuda annelerini çağırıyorlardı. Anladığım kadarıyla hiç biri kendini güvende hissetmiyordu. Yatakhanelerde sürekli ağır bir koku vardı. Yıkanamayan çocuklar, gece altını pisleten yaşı küçük çocuklar ve bu çocukları yaşları küçük olduğu için ezmeye çalışan büyük yaştaki çocukların gürültüleri… Bir tavşan gibi uyumak zorundaydık. Her an birileri dolabını karıştırabilir yada biri gelip ayakkabını, battaniyeni alıp götürebilirdi. Sabahları kalkıp ayakkabısını yerinde bulamayan çocuklar oluyordu. Ağlaya ağlaya görevlilere giderlerdi. O gün ayağına uyan bir ayakkabı bulunduysa ne ala… Yoksa bütün günü çıplak ayakla geçirmek hatta derslere bu vaziyette katılmak zorunda kalırlardı. En kötüsü kış aylarında yataklarına gittikleri zaman battaniyenin yerinde yeller estiğini görmek olurdu. Bu yüzden kendimi tam anlamıyla uykuya bırakıp yeterince dinlendiğimi hatırlayamıyorum. Ders çalışmak için uygun bir ortam bulamıyordum. Her yer çocuk kaynıyordu ve sürekli bağrışma halindeydiler. O kadar çoktular ki seslerini birbirlerine ulaştırmak için bağırmak zorunda kalıyorlardı. Zamanla bu onlarda bir alışkanlık haline geldiği için artık gerekmediği yerlerde de seslerini yükselterek konuşuyorlardı. Geniş salonlarda bile sürekli bir uğultu vardı. Bu yüzden önceleri ders çalışmak konusunda epeyce sıkıntı çektim. Daha sonraları bu ortama alışmış olacağım ki artık pek rahatsız olmadan çalışmaya başlamıştım. Bütün bunların yanında okuldaki ders saatleri ayrı bir kabus gibi yaşanırdı. Sınıflar tıklım tıklım doluyordu. Her sırada üç yada dört kişi otururdu. Okulda yatılı kalanların dışında çevre mahallerden gündüzlü olarak okumaya gelen çocuklar da vardı. Bunlarla beraber sınıflarımızın mevcudu neredeyse iki katına çıkardı. Böyle bir ortamda ders işlemek çok zordu. Öğretmenlerimiz de bu durumdan bezmiş gibi görünüyorlardı. Derslere isteksizce girdiklerini yüzlerinden okuyabilirdiniz. Bütün bu kalabalığın içinde kendimi kaybolmuş gibi hissediyordum. Sahip olduğum bilgileri ve yeteneğimi ortaya çıkarmak için bir türlü fırsat bulamıyordum. Öğretmenler ders boyunca konu anlatmaktan çok öğrencilerin sessiz olmalarını sağlamaya çalışıyorlardı. Böyle bir ortamda hiç kimsenin yaşadığı şeyden dolayı mutlu olabileceğini sanmıyorum. Öğretmenler de öyleydi. Bir zamanlar sahip oldukları idealist düşüncelerini, heyecanlarını kaybetmiş gibi görünüyorlardı. Onlar da bir an önce böyle bir yerden kurtulma çabası içindeydi düşündüğüm kadarıyla… Geceleri yatakhaneme geldiğim zaman o kadar yorgun hissediyordum ki kendimi, ayakta duracak hal bulamıyordum. Zayıf olan bünyemden dolayı diğer çocuklara göre daha bitkin oluyordum. Yatağıma bir an önce uzanıp dinlenmek istiyordum. Oysa duygularım farklı şeyler istiyordu. Aslında heyecanlı bir çocuktum. Sürekli konuşmak gülmek bir şeylerden söz etmek istiyordum. Ama içinde bulunduğum ortam bu isteklerimi yaşamak için uygun olmaktan çok uzaktı. Çocukların konuştuğu konular farklıydı. Daha doğrusu hiç bir şey konuşmuyorlardı, sürekli didişiyorlardı. Bu yüzden kendimi daha çok yalnız hissediyordum. Kimseyle ilişki kuramıyordum. Bunu belki de ben istemiyordum. Yalnız kalmak her ne kadar acı verici olsa da bunu ben tercih ediyordum. Böylece aylar geçti. Bu süre içinde yalnızlığımı giderecek yeni buluşlar aramaya başladım. Önceleri bir radyo almayı düşündüm. Ailemin verdiği az miktardaki parama kıyamamama rağmen dışarıya çıkabildiğim ilk hafta sonunda bir seyyar satıcıdan küçük bir el radyosu aldım. Bu çok hoşuma gitmişti. Köydeyken de evde hep radyo dinlerdim. Okula geldiğimden beri radyo dinleyememiştim. Böyle bir karar verdiğim için kendi kendimle gurur duymuştum. Bu arada radyo dinlemeyi ne kadar çok özlediğimi anladım. Çok mutlu olmuştum. Heyecanla okula geri dönüp bulduğum ilk kuytu köşede radyomu açıp dinlemeye başladım. O gün yalnız kalmayı o kadar istiyordum ki okuldaki çocuklara rastlamamak için köşe bucak kaçıyordum adeta… Kimsenin gitmediği gölgelik kuytu yerlere gidiyordum. Ders aralarında dışarı çıkmıyor, sınıfta cebimde taşıdığım radyomu çıkarıp dinliyordum. Akşamları yatmadan önce kulaklıklarını takarak dinliyordum. Çoğu zaman radyomu kapatmadan uykuya dalıyordum. Sabah uyandığımda pilleri bitmiş vaziyette buluyordum onu. Artık kendimi eskisi gibi yalnız hissetmiyordum. Köydeyken dinlediğim programları burada da dinleyebiliyordum. Bu bana aynı zamanda aileme yakın olduğum hissini veriyordu. Sanki onların yanındaymışım gibi hissediyordum. Bu yüzden eskiye göre daha iyi hissediyordum kendimi. Ama bu pek uzun sürmedi. Yine radyomu kapatamadan uykuya daldığım bir geceden sonra sabah uyandığımda radyomun yerinde yeller esiyordu. Yatağımı büyük bir titizlikle aramama rağmen bulamamıştım. Radyom çalınmıştı. Yatakhanede yatanlara doğru baktım. Ve bütün hiddetimle;
-Radyomu kim aldı..? diye bağırdım. Herhalde böyle bir sesi benden ilk defa duymuş olacaklar ki bütün çocuklar bir anda susup bana doğru baktı. Çok kötüydüm. Ne yapacağımı bilemiyordum. Bir defa daha bağırsam aynı sesi çıkaramayacaktım. Üstelik ağlayacaktım. Kimin yaptığını hiç kimse bilmiyordu. Kimi suçlayacağımı bilemiyordum. O kadar çok çocuk vardı ki… Bunu gidip görevlilere anlatmak istemedim. “Okula elektronik eşya getirmeyin diye uyarmıştık biz sizi” diye cevap vereceklerdi. Bu bana hiçbir şey kazandırmayacaktı. Yatağımdan kalktım. Ve bütün dolapları arayacağımı söyledim. Kimse itiraz etmedi. Sonra mahçup oldum. Vazgeçtim. Yatağıma gidip oturdum ve ağladım. Neden insanlar başka insanların mutluluklarını yaşamalarına engel oluyorlardı? Bir türlü tahammül edemiyordum. Neden mutlu bir insanın mutluluğunu başka bir insan bozmak istiyordu? Neden kötülük yapmak istiyordu insanlar?
Yine eski yalnız günlerime geri dönmüştüm. Birkaç gün süren keyifli zamandan sonra her şey eskisi gibi olmuştu. Öteki çoğunluk beni kendine benzetmeyi başarmıştı. Bir daha radyo almamaya karar verdim. Aynı şeyi bir daha yaşamak istemiyordum. Ama bunun yerine başka bir alternatif bulmam gerekiyordu. Benim için uzun geçen bir süre böyle bir boşlukta yaşadım. Sadece derslere giriyordum. Ayaküstü konuştuğum birkaç çocuk dışında kimseyle iletişim kurmuyordum. Akşam olunca da yatağıma çekiliyor, hiç alışık olmadığım halde erken uyumaya çalışıyordum.
Bir gün Türkçe dersimiz esnasında öğretmenim aklıma çok güzel bir fikir getirdi. Okulumuzda bir kütüphane varmış. Ben dahil neredeyse hiç kimsenin bundan haberi yoktu. Haberi olsa bile kimsenin umurunda olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden kütüphane unutulup gitmişti. Öğretmenlerin bile onca sorunun içinden akıllarına gelebileceğini sanmıyorum. Ta ki tesadüfen bir derste Türkçe öğretmenimizin aklına gelene kadar… Buna çok sevindim. İlk ders arasında yerini keşfetmeye gittim. İdare bölümünün arka kısmında kapısı kilitli bir bölüm vardı. O kadar az kullanılmış olmalıydı ki kapısı bile pas tutmuştu. Kapısı kilitli olduğu için içeri girememiştim. Dersten hemen sonra Türkçe öğretmenimi bulup kapısını açtırmasını istedim. Kütüphaneyle ilgilenmeme öğretmenim şaşırmış olacak ki;
-Adın ne senin? Dedi. O gün anladım ki Türkçe öğretmenim adımı o güne kadar öğrenememişti. Bu beni biraz üzdü ama sınıflarımızın durumunu düşününce ona da biraz hak verdim. Ayrıca derslerde ben de kendimi gösterme fırsatı bulamamıştım. Ama bu bir başlangıç sayılabilirdi;
-Adım Kemal öğretmenim. Kitaplara bakabilir miyim? Belki okumak için güzel kitaplar vardır diye düşünmüştüm. Dedim.
-Elbette, kitaplara ilgi duyuyor olmana sevindim. Öyle öğrencilere pek rastlanmaz buralarda… Sen burada biraz bekle ben anahtarı bulmaya çalışayım. Deyip odadan çıktı. Bir süre sonra elinde bir anahtarla geldi ve beraber kütüphaneye doğru gittik. Böyle bir olay karşısında öğretmenim etkilenmiş olmalıydı ki benimle beraber kütüphaneye gelme zahmetine bile girmişti. Kilitli kapıyı açtıktan sonra karanlık ve uzun bir salona girdik. Işık az olduğu için içerisini pek göremiyordum. Gözlerim biraz alıştıktan sonra raflarda dizili kitapları gördüm. Bir sürü kitap vardı. Öğretmenimin yardımıyla iki tanesini seçip aldım. Sonra çıktık. Öğretmenim hala inanamıyordu;
..

Devamını Oku
Mustafa Süreyya Sezgin

Doyamadım öğretmenim
Öğrenmeye doyamadım.
Özveriyle anlattığın
Değerleri sorgulayamadım.
Öğret bana öğretmenim
Neden boynunu büktüler senin
Ve neden gönlün yaralı?
..

Devamını Oku
Ozan Efe

kabında sığsa beden
yokluğuna güz günü
sevgiye yığsa neden
çokluğuna düz günü

ani kaldıran düşte
cana saldıran işte
..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

Bütün Türk Dünyası tarafından kutlanıyor,
Nevruz Türk Ulusunun ulu günü demektir.
Bu Kürtler nevruzu kendi bayramı sanıyor,
Nevruz Türk Ulusunun ulu günü demektir.

Yıllardır Asyada kutlanır sanmayın ilktir,
Nevruz Ergenekon destanı içinde mülktür.
..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

İslamın kucaklayıcı ruhuyla,
Dünya kadınlar günü kutlu olsun.
Dünyadaki tüm islam ervahıyla,
Dünya kadınlar günü kutlu olsun.

Din kadınla erkeği eşit görür,
Kin garez varsa sevgi ile erir.
..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

Sakın ola hak geçirme hak yerini bulur,
Kıyamet günü haklar sahibine verilir.
Boynuzlu koçtan boynuzsuz olan hakkı alır,
Kıyamet günü haklar sahibine verilir.

Hak yiyen kimselerin sevabından alınır,
Sevap alınırsa orda sevapsız kalınır.
..

Devamını Oku