Eğitim Üzerine Yazılar:
EĞİTİMDE SEVGİ AYARI
Öğrenci okulu sevmiyor. Eğitim bakanlığı okulları sevdirmek için ne yapıyor acaba? Çirkin mimari mi sevdirecek okulları. Beton yığını yeşile yer vermeyen, her biri bir kışla misali soğuk, hapishane gibi sıkıcı. Öğrenci sayısı arttıkça yapılaşma artmış, oyun ve dinlenme alanları yok denecek kadar azalmıştır.
Öğretmen notla tehdit eder. Sınıfa hakim olmayı bilmez. Dersi ve kendisini sevdirmez, sevdiremez, tek çıkış yolu azarlama, disiplin ve tehdit. Anaokulunda sevgiyle kaynaşan yavru, ilk okulda bu sevgiyi kaybetmekte, orta okulda hırçınlaşmakta, lisede çeteleşmekte, üniversitede toplum düşmanı olmakta, bitirince de ailesinin başına bela işsiz bir fert olarak problem üretmektedir.
Milli eğitim bakanlığı acaba bu analizleri yapıp çare üretmekte midir? Üretiyorsa biz bir eğitimci olarak neden farkına varamıyoruz. Yani yapılan okullar mimari olarak biraz değişiklik arz etse de yeşil alan olarak iç açıcı bir noktaya gelen atılımlara rast gelinmemektedir.
..
KUTLU OLSUN
Ben neşeyi unutmuştum,
Sen öğrettin gülmeyi
Sevgiyi sende buldum,
Sen öğrettin özlemeyi,
Heyecanı unutmuştum,
..
Nasıl bir gençlik yetiştirmek istiyoruz?Bu konuda yeterince net miyiz? Toplumdaki değişik kesimlerin kriterleri veya idealleri birbirine yakın mı?Peki ülke gençleri ve dünya gençleri yeterince tahlil ediliyor mu?Anketler analizler yapılıyor mu?Tüm bunlar sağlıklı bir planlamaya dönüşüyor mu? Sorduğum hiçbir sorunun cevabı tatmin edici bir 'evet' değil bence...
Bu ülkede dindar bir gençlik yetiştirme ideali var.Vatansever bir gençlik ideali de var,sorumluluk ve vefa duygusuna sahip bir gençlik isteyen de var;Geleneklerine,örfüne,tarihine bağlı milliyetçi bir gençlik isteyen de..Sorgulayan,insanı merkeze alan,evrensel düşünen,dayatmacılığa karşı yaratıcı insan yetiştirme hayali de var.Peki bütün bu istek ve idealler ,ülke ve dünya gerçekleri esas alınarak bir süzgeçten geçirilebilmiş mi? 'Hayır' . Analizler yapılıp bunun ışığında 50-100 yıllık eğitim projeleri siyaset üstü bir özen gösterilerek hazırlanabilmiş mi? 'Hayır'.
Ortaöğretim kurumlarımıza bakıyorum da hiç bir uygulama tarafsız bir harmandan oluşan ideal bir gençlik yetiştirme amacında görünmüyor.
Çocuklarımız ağır bir ders yüküyle karşı karşıya bırakıldığı için, velilerimiz karne başarısıyla övünür hale gelmiş;liseler üniversite başarısını başarı karnesi kabul etmiş durumda.Öğretmenler bu acımasız yarışın,sınav yoğunluğunun ahlaki zaafa uğrattığı öğrencileri sınıflarda vukuatsız tutmayı neredeyse başarı sayacak hale geldiler. E! O zaman hani ideal gençlik?Bu gençlik okullarda yetişmeyecek de nerede yetişecek?...
..
Postacı bugün bana
atatürke çiçek veren kadını getirdi Gaziantep'te
Nasıl sığabilmişti şaştım
o dev insan
küçücük bir zarfa?
Teşekkürler sevgili oğlu atatürke çiçek veren
..
İki tel ağarmış saçım,
Birkaç damla gözyaşım,
Uğruna harcanan hayatım,
Sana, doğum günü hediyem...
Uykusuz geçen gecelerim,
Gerçekleşmeyen hayâllerim,
..
Zamanın yanında gezer,akıllılar
Belanın önünde gider, akılsızlar
İlim irfan yolundadır, öğretmenler
Korumalılıkda vardır, Mustafa Ödevler
Suretinde var temizlik
Ahlakında var güzellik
..
Ankara nın soğuk sisli uzun kışından sonra nisan ayının ilk haftası içimi ısıtan,çoşturan bir yaz havası yaşadım.Akşam işten eve gelip yemekten sonra çay demleyip evimin terasında bu güzel havanın devamını teneffüs etmek istedim.Sandalyeye oturup diğer sandalyeyi de karşıma alıp ayaklarımı uzatarak derin derin nefes alıp çayımı yudumlarken gökyüzündeki yıldızların tüm canlılığıyla parladığını seyrettim.Kimi zaman sönen kimi zaman parlayan yıldızlara benzettim kendimi,hüzünlendim.Ve ılık ılık esen rüzgar beni alıp çok gerilere götürdü.
Yıl 1967.İzmir de yaşayan babam annemi, ablalarımı ve beni yanına getirtmişti.Bahçe kapısından evimize girilen küçücük bir yerde yaşıyorduk.zamanımın çoğu bahçede veya bahçedeki masada geçiyordu.Dört yaşında olmama rağmen yaşıtlarımdan daha küçük ve çelimsizdim.
Kısa zaman içersinde annemde etrafımızda bulunan sebze bahçelerinde işe başlamıştı.Benimle okul dışında ablalarım,diğer zamanlarda komşularımız ilgileniyordu.Çevremizdekiler gibi ne yiyor ne de giyinebiliyorduk.Kendimize ait hiç bir kıyafetimiz yoktu.Annemin çalıştığı yerlerdeki insanların verdiği kıyafetler hangimize olursa giyerek idare ediyorduk.Ayakkabılar büyükse babam uçlarına pamuk koyuyor,küçükse ıslatıp destekleyerek büyütmeye çalışıyordu.Babam çok asabi ve sinirli olduğu için korkardım,yanında konuşamazdım,bir şey isteyemezdim.O yüzden arkadaşlarım gibi kendime ait hiç bir şeyim yoktu.Onları içten içe kıskanırdım
Babam bir gün elinde büyükçe bir basma ile geldi ve anneme
-Bunu terziye ver de size bir şeyler diksin dediğinde dünyalar benim olmuştu.Bana ait elbisem olacaktı,hem de bayram geliyordu.Çok sevinçliydim.Elbisem istediğim gibi dikilip giydiğimde hiç çıkartmak istemiyordum.Eteklerini sağa sola sallayarak koştururken seviniyordum.
Aradan 1-1,5 yıl kadar bir zaman geçmişti ki babam:
-Yeni evimize taşınıyoruz dedi. Küçüktüm bir ev yapılmış nerde nasıl haberim bile yoktu.Çok mutluydum,azıcık olan eşyalarımızı bir at arabasına koyup yeni evimize gittik.Evimiz büyüktü ama camları,kapıları olmayan bir inşaat gibiydi.Bir kaç ay cam ve kapılara battaniye,çarşaf takarak yaşadık.Olsun evimizi çok seviyordum.Bana ve ablalarıma ait bir odası vardı.Babam tek tek onları da yaptırıyordu.
..
Altmışında bir NİNEYİM.
Okumayı ne bileyim.
Bu cümleyi demeyerek.
Okumaya geçiverdim.
Ben bir kara cahilidim.
Okumayı bilmezidim.
..
Şair şiirini yazar
Bölüm bölüm azar azar
Bu gün yazar yarın bozar
Günü gününe uymuyor
Her gün bir şiire gebe
Her sözü kulağa küpe
..
Çinkoya düşüyordu yağmur taneleri.. Tik-tak tik-tak.. Tek tek düşüyordu özlemler, acılar, düşler..Yağmur dolu bulutların kapattığı gökyüzünün karamsarlığıyla örttüğü yatağından doğrulmaya başlar başlamaz, karanlık duvarlar, duvar saati, dolap da üstüne üstüne gelmeye başladı.. Önünde hayati önem taşıyan ÖSS sınavının yanında bir takım ailevi sorunları da vardı.. Çok çalışıp iyi bir üniversiteye yerleşmesi gerekiyordu.Bunun için de gece gündüz demeden ders çalışıyor, testler çözüyordu. Fakat, kafası diğer sorunlara da gitmeden edemiyordu.
Yatağından kalktıktan sonra üstünü giyindi ve kahvaltı masasına oturdu. Kahvaltı masasında dedesi ve lise bire giden kardeşi vardı. Kahvaltılarını ettikten sonra, dedeleri işyerine gitmeden torunlarını okula bıraktı. Öğrenciler ve öğretmenler her zamanki gibi okula yaklaşan arabaya ve içinden çıkan öğrencilere hasetlikle baktı. Bu soğuk havada onların çoğu yürüyerek veya dolmuşta tıklım tıklım okula giderken, bizimkiler klimalı arabada okula gidiyordu. Eh, doğrusu kıskanmakta biraz haklıydılar. Onlar onlara bakadursun, bizimkiler de salına salına kendi sınıflarının kuyruklarına sokuldular. Ve sonra derse girdiler.
İlk beş ders bittikten sonra öğle arası zili çaldı. O, herkes çıktıktan sonra sınıftan dışarı adımını attı.Ve yalnız olarak merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Arkadaş çevresi çok olmasına rağmen, yanında pek fazla kişi gezdirmekten hoşlanmazdı. Güvenmezdi onlara, gerçek arkadaşlık hissiyle ona yaklaşmayacaklarını düşünüyordu. Aşk, sevgi ve arkadaşlık duygularını hep çıkar temeli üstüne oturtmuştu. Belki de yanılıyordu kimilerinin hakkında, sonuçta daha toy sayılırdı. Ufak bir şehirde ne kadar geliştirebilirdi ki kendisini? ..
Her zamanki gibi dışarı çıktığında, önce çamların oraya yöneldi beton yığınlarının arasından. Sonra çamların hayat dolu havasını içine çekti. Bir iki tur atıp yemek yemeğe giderken,çevrede bulunan 15-20 çocuk arasından başka sınıftan ondan hayli küçük boylu biri yanına yaklaştı.. “Naaaber havalı yavru? ” diye alaycı alaycı takıştı... O sıra kafası dalgın dalgın öne eğik şekilde yürürken,böyle bir alayı beklemiyordu. Adımlarını yavaşlattı ve başını yerden yavaşça kaldırıp, soruyu sorana doğru baktı; “Adam gibi sorarsan cevap veririm! ” dedi. Diğeri diklenip, elini onun çenesine yöneltti, “Baaak sen, sen adam mısın ki ben sana adam gibi sorayım! Baban dün gece kim bilir hangi yabancının koynundaydı! ” diye dikleşti. Bir terkedilmişlik duygusuyla kan beynine sıçradı, yumruklarını sıktı. Ama çevredekilerin fark etmemesi için sessizce “Az gelsene sen! ” dedi ve çocuğu okulun arkasına götürdü. Bir yumruk vurdu, bir yumruk daha vurdu.. Yetmedi, oralarda gördüğü demiri eline aldı. Çocuğun bedeni inen darbeler sonucu mosmor olmuştu.
..
Hiç bir günü bir günden ayırmayalım
Her gün sevgi ve sevgililer günü olsun
Savaşı ve nefreti dünyamızdan kovalım
Her gün sevgi ve sevgililer günü olsun
Koca ömrü bir güne sığdırmayalım
Sanal sevgilerle sevgiliyi kandırmayalım
..
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ – 8 MART
Havva Ana bu gün Kadınlar Günü
Mekanın cennet olsun.
Fatma ana bu gün Kadınlar Günü
Mekanın cennet olsun.
Zübeyde ana bu gün Kadınlar Günü.
..
Akşamla birlikte mor dağların mor hüzünleri
inerdi yüzüne
sözün gölgesi vurduğunda bakışlarına
bilirsin bizim oralara erken iner akşamlar
seni hep at üzerinde koştururken hayal ederdim
..
Doğmuşum, sekiz kasım bin dokuz yüz ellide
Öleceğim bir gün, nasıl olsa o bellide
Doyamadım yaşama, gözüm ince bellide
İsteyince Necat, şair de oldu ellide
Yarım asır olmuş geçeli, aylardan kasım
Çokta iyi yapmış sünneti, sünnetçi KASIM
..
Vatanın dört bir yanında eğitim verdin
Kış,kar,soğuk demezsin
Okumayı yazmayı öğrettin
Bilgi kaynağımsın sen öğretmenim
Biz çocuklara emek verdik
Minicik yüreğimizde okumayı öğrettin biz çocukları
Yetiştirdin bizi beyinlerimize bilgi yükledin
..
yüzüne yakıştırmış bir Aksaray gizlisi
sen ey gülme güzeli!
dolaşır yaprak hışırtılarını usul
selviler boyu.
soylu bir ece tarihini uzatmış
saçları diye
dizlerimi kırıyor önünde birer birer
..
İlk okul öğretmenim; okulun duvar gazetesine,
Beni başkan yapan...
Orta okuldaki türkçe öğretmenim, İbrahim Gürtunca...
Bize bilmece soran:
Ne demişti?
..
Doğuda terör almış başını gidiyor
Öğretmenler öğrencileriyle tahta başında
Canları pahasına eğitim veriyorlar
Canım öğretmenin selam size
Asker gibi gittiniz terörün kucağına
Asker silahı siz kaleminizle savaştınız
..
Bak kadınlar günü bir güne sığmaz
Kadınların olmaz yılda bir günü
Bulut olmadan da hiç yağmur yağmaz
Benim için her gün kadınlar günü
Kadını sen yılda bir gün hatırla
Onun haricinde doğra satırla
..
ISLAK AYAKLAR (Ögretmenler ve Ögrenciler)
Taslasmis miydi kalpler,
körmü olmustu sanki gözler,
Kulaklarda boguk sesler,
Ne kadar duyarsiz olmustu Beser.
..



