görülmeyen merdivenin onikinci basamağında
durakla biraz, soluklan şöyle, etrafına bir bak,
güneş tam tependeyse, gölgeler hızla kısalarak
cüceleşmişlerse, çay tembelleşmişse yatağında
ve ısınmaya başladıysa su,
demek ki vakit: öğle paydosu.
ıssızlığa gömülür birden kırlar, çayırlar, bağlar…
davarlar pınar yollarına düzülür kervan kervan,
ezan sesine karışır birdenbire kilisede çalan çan
ve biraz ara verdi derken konserine kurbağalar,
ötüverir bir eşeğin borusu,
demek ki vakit: öğle paydosu.
başkadır heyecanı hastanelerin, hapishanelerin
hastabakıcı rolüne soyunur gardiyanlar bir anda
çorba kokusu buram buram gezer koridorlarda
hastaların, mahpusların gözlerinde okunur derin
ve sonsuz bir minnet duygusu,
demek ki vakit: öğle paydosu.
ya ölmüşlerimizin sürerken o bitmeyen sorgusu
onlara da var mı acep öğle paydosu?
Kayıt Tarihi : 23.8.2011 15:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!