Bir akşamüstü. Sığamıyorum eve. Dışarı çıkmam gerekiyor. Duvarlarla edilen sohbetin sonunda onlar da kovdu beni. Soğuk havayı ciğerlerime çekmeden kendime gelmeyeceğimi söylediler. Genelde kimse yapmaz, ama onlar hep doğruyu söylüyor. Ben de çıktım.
Önüme düşen ufak bir taş gördüm. Yazık, o da düşmüş. Kim bilir hangi zalim rüzgar attı önüme. Kaç yıldır kim bilir neler görmüş geçirmiştir. Biz de derdimizi dert sanıyoruz. Taşın derdini sorup da çatlatan başka bir mel'undan bahsetmeye başladı. O'na söylemiş, durmamış. Anlat ne oldu diyorum, anlatıyor.
Uyanmış bir gün. Soğuk bakışlardan anlamamış, soğuk yataktan anlamamış, İstanbul'un o sisli ve pis havasından anlamamış. Kedisi anlatmış, yine anlamamış. Tüm dünya bağırmış O'na. "Uyan!" demiş. Uykuda olduğunu bile bilmiyormuş ki... Gönlünden damlayan kan, göğsüne oturan başka bir taş, sabrettiği sabahları, uyumadığı akşamları, emin olduğu ne varsa hepsi kör etmiş O'nu. Zaten kime yetmiş ki sevgi bugüne kadar. "İnsanoğlu aç gözlüdür. Her şeye sahip olmak ister ama vermeyi bilmez. Elini göstermelik uzatır, sıktıktan sonra tanımaya çalışır karşısındakini. Verdiği elin hesabını sormak için." demiş. Verdiği elin hesabını soranları biliyor sanırmış da, unuturmuş. Unuttuğun şeyi bilemezsin. Hatırlatırlar.
Dahası var mı diyorum. "Yetmez mi?" diyor. Yeter tabi ya. Dallarına değen dertler zaten dökmüş yapraklarını. Bir de O silkeliyor. Çırılçıplak bakıyor karanlığa. Korumam yok sanıyor da, bedeninin ruhun koruması olduğunu unutuyor. Bir sarkan göbeğine, bir elindeki şişeye, bir de cebindeki tütüne bakıyor. "Sen" diyor taşa, "N'olur söyle. Dertler deniz olduğunda, filikana kürek olur bir dal sigara. Sen de kürek çektiği sanar durursun." Gözümdeki yaş soğuktan donarken taşı da alıp devam ediyorum yoluma. Yazık, bir daha düşmesin.
Recep ÖzdenKayıt Tarihi : 24.8.2025 20:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!