Gökmavi tohumlar yeşerir,
Zifiriye gark olmuş Milenyum adlı çağda,
Karanın ve kızılın tüm boğuculuğuna rağmen filizlenen,
Tepeden tırnağa kırmızıya boyanan tohumlar...
Yecüc Mecüc çoktan zuhur etti efendi!
Beklemeyin onu doğudan,
Hicranlı gecenin kör akşamında,
Verdiğin sözlere, dile küskünüm.
Nice nağme varken, rast makamında,
Çaldığın sazlara tele küskünüm.
Gitmeye and içip birden apansız.
Oda, karanlık ve sessiz,
Bahçede limon ağacı,
Ben gibi bedbaht, güneşsiz,
Bahçede limon ağacı.
Kurumuş, bakımsız dallar,
Dalgalar bir kadim şiir okuyor ,
Sessiz ol cellat! Sen de seçmelisin .
Maktûl uzatmış boynunu bekliyor.
Onu son arzusundan biçmelisin !
İşi ağırdan al hemen ölmesin ,
Vuruldun kavim gardaş, adın hiç duyulmadı,
Kerkük yanıyorken, millet Mısır'a ağladı.
Bir Esma kadar bile saltanatın olmadı.
Akrabaya bakmayan kafirden sayılacak!
Elbet Türkmen gardaş intikamın alınacak!
TEK HECE aşktan kırk mısra çıkardı.
Sevdanın oduyla yanandı Safi,
Başkası olsa vallahi bıkardı.
AYSUDA'yı her an anandı Safi.
Ondan mahiri gelir mi ? Zor daha.
Sevdanla erittim Palandöken'i ,
Deli taylar gibi koşup da geldim.
Vücudumda sarı çamlar dikeni ,
Koca Zigana'yı aşıp da geldim.
İzlerinde muştusu var en gamlı hülyanın,
Loş ışıklar altında kaderini ararken.
Sanki omuzlarında bütün yükü dünyanın,
Harami aynalarda saçlarını tararken.
Solukları yarışır , gecenin karasıyla.
Geceler teslim olunca şafağa,
Zihinde kopanları sabadan sor,
Çıkıp bakınca ulu bir doruğa,
Gönüle düşen aksi,semadan sor
Boz bulanık bulutlar geldiğinde,
Türkmenem gardaş, Türkmenem,
Onlar el sana,Türk menem.
Aynı dinden, aynı soydan,
Ezidi değil Türkmenem.
Nurullah Koç




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!