Tarih 20 aralık 2012, bir kıyamet arefesi… Pencerelerden gelen ıslık sesleri, kapıları zorlayan uğultular ve gidip gelen elektrik lambaları… Acaba mayalar yanılmış olabilirler miydi? Kıyamet ya bugünse! Ya yarına çıkamazsak! Ne olacak bu insanlığın hali! Bir de yok mu bu mayası bozulmuş insanlığın, kendini Şirince’ye atmanın verdiği şirinlikle benliğinden vazgeçmesi. Arkadaş! Hayır yani, yarına kadar kıyamet kopmasa bile, insanlar korkudan kendi kıyametlerini koparacaklar başlarına! İmanı olan bir insan bu safsatalara inanır mı? Hem Allah aşkına söyleyin bana, kim bu mayalar! Benim bildiğim bir Arı Maya vardı, o da böyle şeylerle pek ilgilenmezdi. Genelde Rabb’inin verdiği ilhamla çiçeklerden polenleri toplayıp, bal yapmaya çalışan halim selim bir arkadaştı.
Bir ara kaptırmışım kendimi, mırıldanıyorum:
Oy mayalar mayalar, beşerin imanını yaralar,
Oy mayalar mayalar, mümine şüphe mayalar…
Efendim!
Halimiz Sana âyân.
Cümlelerde kalan “ümmet” kelamını, idrak edemiyoruz.
Belki de, hiç hoşlanmadığın amelleri yapmaktayız.
Senin sahabelerinden olsaydık, yüzünün kızardığından anlardık işlerimizden hoşnut olmadığını.
Maalesef ki böyle bir şansımız da yok!
Ramazan,
Kutlu zaman,
Gözlerde ki o tatlı heyecan,
Neşvesi, coşkusu yüreklerde her an.
İlahî rahmet altında ıslanır sineler,
Kara gece, beyaz sayfa
Yalnız beden, kalabalık yürek
Tezatlar girdabında boğulurken
Kelimeler dökülmüyor kağıda tek tek.
Yürek yüreğe vermiş elalem
Yazıklar olsun, yazıklar olsun
Kulluğun böylesine, yazıklar olsun
Her yer aydınlık, her yer aydınlık
Güneşe göz yumana, yazıklar olsun.
Batsın bu iblis, batsın bu nefis
Ey gözümün bebeği İstanbul!
Kah aşiyandan baktım sana
Kah Pierre Loti'den
Her defasında büyülendim.
Deniz kokunu her içime çekişimde
Tekrar tekrar yenilendim.
Sondaki başlangıçtır o.
Bazısı düğün gecesi der,
Bazısı yokluk…
Beşeri güç daha sırtını yere getirememiş,
Herkül bile karşısında yenik düşmüştür onun.
Bu asırda ayaklar baş, başlar ayak oldu,
Tek tek yıkıldı surlar yüreklerde.
Şefkatsiz, imansız gönüllerde,
Sevgi viran, vicdan kan-revan oldu.
Hakk’ı söyleyen tellal değil, lâl oldu,
Hep bize benzetilerek anlatıldın yâr!
Lakin bizden dinlemediler hiç Seni.
Masumluğumuzu senden aldık ey Nebî!
Rabbimize karşı boynu bükük durmayı,
Senden öğrendik, zalime karşı dimdik ayakta durmayı.
Soğuk hava
Küflü duvar
Ekmek taştan
Su leşten
Hayat ki ne hayat
İnsan böyle derbederken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!