Zamanı soyunan o yırtık urbanın içinde, göçebe bir yankıyla mırıldanan, gözü âmâ, dili lâl, yüreği okyanus beşer, soluklan…
Kelimelerini  giy üstüne
Ağustos sıcağında, kızgın buz’da
Üşüyorsun
Oyunu kazandım
Bitti
Konfetiler patlamadı sonunda
Tepemden yıldızlar yağmadı
Gün geceye terketti  yine tüm ışıklarını
dolunay saklandı dili lal
sinsi bir uğultu  kaldı kör pencerelerde
git
Hayat akar zamanın içinde
ve zamanın ilişiğinde
alaca karanlıklarda bir kuş öter
rüzgar eser bilinmezliğinde
Üç sene önce idi tanışmamız o kırmızı küçük sandalla,  kendince salınan, dalgalarla oynaşan,  sahilde denize içini döken kadına delice bir ışıltıyla beni de gör diyen kırmızı sandal.
Güneşin parlaklığıyla ışıl ışıl yanan yandıkça dalgalarla salınıp bir o yana bir bu yana dönen sorularıma sorgulamalarıma dalgalarca ettiği dansla cevap veren yarenim.
İlk gördüğümde ufkumu kestiği için sinirlenip yer değiştirdiğim sonrasında odağıma yerleştirdiğim dost.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!