Eğilip taş gemiden bakıyorum şimdi 
Boz bulanık akşam saatlerinden geçen 
Silinmiş istim almış - İskelede 
Bekliyor gemi 
Çelik kasların sabrıyla öyle masum ve davetkar 
Bütün yükümüzü almaya hazır 
Yüzlerimizi çukurlaştırın hüznü 
Zırhlarımızı ağırlaştıran 
Önce kuşlarımızı uçurup dallarımızı budayıp 
Gövdelerimizi soyan 
Sonra her boya uygun 
Bir çarmıh mıhlayan. 
Çarmıh mı dedim, bağırdım mı? 
Bunu yolcular duydu mu? 
Göğüslerine indirip kafataslarını 
Mahzende uyuklayan şehirliler: 
Mezar komşularımız 
Beşkardeş vapurunun lahûtî figürleri 
Şişko tezgahtarlar ebedi kızlar daktilolar 
Terziler hünsa çıraklar simsarlar 
Memurlar kahinler duahanlar 
Gözlemci melekler 
Ve öteki ruhaniler 
Ufuktan belâlanmış kavimler geçiyorlar 
Yoksul günümüzün dumanları içinde 
Kaynıyor yukarıda kazan 
Kaynıyor ve taşıyor - Melekler 
Sirkeciye açılan sokaklara boşaltıyorlar onu 
İnsan eti kokan ucuz otellerden 
Piyango gişelerinden plakçılardan 
Sızan cinneti 
Yarı Bizans yarı taşra kılan akşamı 
Bu borulara üflenen dakikalar 
Kanallardan üst geçitlerden taraçalarda 
Toprağın altından, ta yedi şehir aşağılardan 
Sızan fışkıran akan şehirliler 
Mezar komşularımız 
Ne serin avlularda göç-ric'at hutbeleri 
Ne inzarcı divaneleri kavmin 
Ne de 'şehrin ta ucundan koşarak gelen haberci Hiç biri 
Uykunun karanfil kokulu 
Şerbetiyle ıslanmış bıyıkları 
Şehre inince küçülen omuzları 
Ve sıkılgan elleriyle 
İnsanın dayısına benzettiği 
Köylüler de yok artık 
Hepsi geminin karanlık mahzenine gömüldü 
Topkapı minibüsleri yuttu onları.
Kayıt Tarihi : 10.6.2016 10:16:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



TÜM YORUMLAR (1)