Bir gizem saklanır,
sislerin içinden gelen sükuta,
Adını unutmaya çalıştığım bir dert gibi
Deler geçer ustaca...
Alev alev yanan bir kandilin içine düşürür,
Her alevde biraz daha eritir, eritir...
Ruhu divane eder,
Aşkı nişane...
Ey vuslatı rüya yapan yâr,
Adın kalbimin girilmez en saklı yerinde...
Ne yana dönsem senin izine rastlarım.
Bir su düşüşü gibi akar her şey,
Ve önüme düştükçe zaman,
Buhar olur uçar gider...
Ben ki bir zerreyim!
Aşkınla evrende savrula savrula döner,
Her şeyin sustuğu o yerde semah ederim.
Ben dönerim, içimdeki derviş de döner.
Onun ne eli var, ne yüzü...
Yalnızca arar, yalnızca bilir, yalnızca yanar...
Kendini bulunca aşkı bulur,
Aşkı bulunca seni bulur...
Ruhu divane olur,
Aşkı nişane olur.
Ben, koca bir bağa düştüm ki sorma!
Her yapraktaki damar hicranla açar.
Koparmaya kalksam içimden,
Kalbim râm olmuş semazen gibi döner.
Gözlerim yeryüzünden huşuyla kalkar da,
Sendeki renk,
arş-ı alemi bile mest eder.
Orada ne dün var, ne yarın...
Yalnızca, sen var...
Yalnızca, yan var...
Ey içimde köşe bucak sakladığım Şems,
Ey geceme güneşi yazan kudret,
Bir çiçek bile senin hatırınla solmayı bilirken,
Söyle,
Ben sensizliğe nasıl razı geleyim?
Bir gün gelirde sözüm tükenirse,
Bil ki bu suskunluk,
Dilde barındıramadığım bir hikmettir.
Bir gün gelir de kül kalırsa elimde,
Bil ki bu da,
En derin aşk nişanesidir.
Ruhum divanedir,
Aşkım nişanedir.
18 Mayıs 2025 Pazar
Serpil Çavuşoğlu
Kayıt Tarihi : 18.5.2025 19:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!