Zamanımıydı aşkım,ayrılık rüzgarına tutulmanın
Tam baharındayken senli sevmelerin
Bense,hala bıraktığın yerde mahzun ve bitkin
Kanayan ruhumu kim saracak şimdi,hangi hekim
Mevsimimiydi hüzün yağmurlarında ıslanmanın
Başından kaynar sular döküldü sanırsın
Önce bakışlarından bengisuyu içersin
Gülleri geçtiği yollara sermek istersin
Böyle başlar aşk uğrunda ölmeyi dilersin
Geceleri hayaliyle uykunu bölersin
Bilmedik zevk-i visalin,çekmeyince firkatin
Olmayınca hasta kadrin bilmez adem sıhhatin
Fitnat Hanım
Birliğin zevkini bilmedik,ayrılık acısını çekmeyince
Hasta olmayınca insan değerini bilmez sağlık ve afiyeti
Harput'ta bir canım kaldı
Gül benzim sararıp soldu
Gönlüm aşkınla uyandı
Aşk yüzünden canım yandı
Harputta eğri minare
Daha dün ayrıldık,güzelim, hayat dalım
Her yerde hayalini aradım anzer balım
Bulamayınca hıçkırıklara boğuldum canım
Hayalimde büyüttüğüm biricik aşkım
Bu yağmurla rüzgar hiç dinmeyecek
İlk yaratılan nur O’nun nurudur. O zuhur etmezden evvel gündüzün geceden, baharın da kıştan farkı yoktu. İyilikler, kötülüklerle iç içe; akıl nefse yenik, ruh da bedenin esiri idi. Varlığın sırrını keşfedip akla yüksek hedefler gösteren, düşünceye kapılar açıp insanın ebedlere namzet olduğunu âlemşümul bir dille haykıran O’dur. Her şey gibi zaman da gerçek manasını o güzeller güzeli Sevgili’yle bulmuştur.
Bizim için çok mühim, bereketli ve feyiz dolu günler vardır. Bunlardan bazıları, inananlar için tam bir bayramdır. Her hafta Cuma günü yaşanan sevincin daha büyük çapta Kurban ve Ramazan Bayramlarında da yaşanması bundandır. Fakat bütün insanlık, hatta bütün bir varlık âleminin bayramı sayılan mübarek bir gün daha vardır ki, o da Allah Rasûlü’nün dünyayı teşrif buyurarak tenezzülen aramıza girip bizi şereflendirdiği kutlu zamandır.
Bu hakikate bağlı olarak, rahmet-i Rahman’ın galeyana geldiğine inandığımız bu zaman diliminde, Mevlid Kandili’nin bizim için hakiki bayram olması recasıyla, ümmet-i Muhammed’in hal-i pürmelali açısından bayram harçlığına ve hediyesine en muhtaç birer yetim olduğumuz mülahazasıyla, Şefkat Peygamberi’nin ruhaniyetine sığınarak, O’nun hayatbahş nefesiyle bir kere daha dirilme arzusunda bulunduğumuzu arz etmek istiyoruz:
Gönül ney'ini Hak üfler
Aşık her nefes inler
Dost çağrısı cezbeder
Gel gönüle gönüle
Altından öğüdüm var
Leylayı ararken Şemste Mevlayı buldun
Şems-i aşk ile doldun sen ey Mevlana
Muhabbet bağında solmaz gül oldun
Gerçek aşkın mihrabısın Mevlana
Şarab-ı aşk ile kendinden geçtin
Ne zaman bahar gelse aşk bahçeme gül bakışlım
Senle dolar gönül bahçem,sevi nakışlım
Yağmur yağar çiçek açar yeryüzümde sesin
Ilık bir dağ rüzgarı gibi eser ruhumda nefesin
Sen bu dağların yanık sevda türküsüsün
Sen benim bahar gözlüm,ay yüzlümsün
Ey terörü meslek seçen hain ve zalim budala
Bil ki senin gibi çok karga dadandı bu dala
Sen de kaldıysa insanlıktan zerre kadar hala
Öldürme masumları yeter insan ol kıyamete beş kala
Nihat Gülle
Kaleminiz daim olsun... saygılar
ne kadar farklı bir çalışmaydı usta..ilgiyle okudum..emeğinize sağlık....
Haftanın şairi Nihat Gülle'yi yürekten kutluyorum
başarılı bir şair.
yolu açık olsun
şiir kitabı da hayırlı olsun
not: Şiir adına isminizi eklemeyin efendim.zaten şiir sizin. adınız da var. fazlalık oluyor