Ey Nihâl! Sen ki, bir nâr-ı nihânın sırrısın,
Rûyunda bin bir esrâr-ı ilâhî gizlisin.
Bir damla şebnemsin, aksedip engin ummâna,
Bir tûbâsın ki, kökün salmış âb-ı hayâta.
Nihâl, ey dil-şikeste-i aşk-ı lâ-mekân!
Gönlümde bir meâlsin, hem de bir bî-pâyan.
Her yaprağın, bir münâcât-ı zâr eyler semâya,
Her dalın, bir mısrâ-ı ilhâm-ı Kibriyâ’ya.
Sen, sâkit bir lisanla söylersin hakîkatı,
Bir remz-i sâmetsin, okunmaz senin muhabbetin.
Rüzgâr dokunsa, titrer her tânende bir hikmet,
Gölgende uyur, bin yıllık rü’yâ-yı kâinât.
Ey Nihâl! Sen, bir mürşid-i bî-kelâmsın bana,
Sûretin ağaç, mânân ise bir nûr-ı Hudâ.
Koparıp bir yaprağını, düşerim hâk-i zebûl,
Çünkü her zerren, bir âlem-i tılsım-ı esrâr.
Nihâl, ey Nihâl! Sen, bir mi’râc-ı fikretsin,
Kalbimde açılan bir der-i ibdâ’-i hikmetsin.
Senden gelir, bana ıtr-ı muhabbet, vuslat kokar,
Her baharın, bir nefestir, Samed’e yükselen.
Ey Nihâl! Sen, bir şi’r-i ilâhîsin ezelden,
Bir nağme-i kudretsin, hem de bir aşk-ı ezelsin.
Suskunsun, amma rûyunda okunur esmâ-i Hû,
Her hâlin, bir tecellî-i sırr-ı Kibriyâ’dır.
Nihâl! Sen, bir münâcât-ı sükkûnsun sürekli,
Rûhum okur seni, satır satır, hece hece.
Bir lâ-mekân mabedindesin, bir sâkit zâkir,
Âlemlerin, seninle der: “Yâ Rabbî, Yâ Kerîm!”
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ ÇEVİRİSİ
Ey Nihâl! Sen, gizli bir ateşin sırrısın,
Yüzünde bin bir ilahi gizem saklısın.
Bir damla çiğsin, engin ummana yansıyan,
Kökünü hayat suyuna salmış bir Tûbâ ağacısın.
Ey Nihâl! Ey mekânsız aşkın gönlü kırığı!
Gönlümde hem bir anlam, hem de bir uçsuz bucaksızsın.
Her yaprağın, gökyüzüne yükselen yalvarış dolu bir dua,
Her dalın, ululuk sahibi Allah'ın ilhamının bir dizesi.
Sen, sessiz bir dil ile söylersin hakikati,
Sen, sessizliğin sembolüsün, senin sevgini okumak mümkün değil.
Rüzgâr dokunsa, her ince dalında bir hikmet titrer,
Gölgende uyur, bin yıllık kainat rüyası.
Ey Nihâl! Sen, bana sözsüz bir mürşitsin,
Görüntün bir ağaç, anlamın ise Allah'ın bir nuru.
Koparıp bir yaprağını, yerin dibine batarım,
Çünkü her zerren, sırlarla dolu tılsımlı bir alem.
Nihâl, ey Nihâl! Sen, düşüncenin miracısın,
Kalbimde açılan bir hikmet yaratılışının kapısısın.
Senden gelir bana sevgi kokusu, kavuşma kokar,
Her baharın, Hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah'a yükselen bir nefestir.
Ey Nihâl! Sen, ezelden beri var olan ilahi bir şiirsin,
Hem kudretin bir nağmesi, hem de ezeli bir aşksın.
Sessizsin, ama yüzünde "Hû" ismi okunur,
Her halin, ululuk sırrının bir tecellisidir.
Nihâl! Sen, sürekli sessiz bir münacatsın,
Ruhum seni satır satır, hece hece okur.
Mekansız bir mabettesin, sessiz bir zikirci,
Alemler, seninle birlikte der: "Ey Rabbim, Ey Cömert Olan!"
Açıklayıcı Notlar:
Nihâl: Genç fidan, dal. Burada insan-ı kamil veya ilahi tecelliyi taşıyan bir varlığı temsil eder.
Nâr-ı Nihân: Gizli ateş. İlahi aşkı veya varlığın özünde saklı ilahi cevheri simgeler.
Tûbâ: Cennette bulunduğuna inanılan, kökü yukarıda dalları aşağıda olan efsanevi bereket ağacı.
Lâ-mekân: Mekansızlık. Allah'ın mekanla sınırlanamayışını ifade eder.
Münâcât-ı Zâr: Yalvarış, içli bir şekilde yapılan dua.
Kibriyâ: Ululuk, büyüklük. Allah'ın sıfatlarındandır.
Remz-i Sâmet: Sessizliğin, söze dökülmeyen şeyin sembolü.
Mürşid-i Bî-kelâm: Söz söylemeyen, ama haliyle yol gösteren mürşit, rehber.
Nûr-ı Hudâ: Allah'ın nuru, ilahi ışık.
Hâk-i Zebûl: Yerin dibi, aşağıların aşağısı.
Mi'râc: Yükseliş, Allah'a yükselme yolculuğu.
Samed: Hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeyin kendisine muhtaç olduğu Allah.
Esmâ-i Hû: "O" anlamına gelen "Hû" ismi. Zikirdir ve Allah'ın Zat'ını işaret eder.
Tecellî: Görünme, zuhur etme. Allah'ın sıfat ve isimlerinin yansıması.
Zâkir: Allah'ı anan, zikir eden kişi.
Dünya Yükünün HamalıKayıt Tarihi : 31.7.2025 20:52:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!