sınıflara,
herkes sınıflara,
durmasın koridorda kimsecikler!
ve açın yolu
yanık tenli oğlana.
bekleyen var, sınıfta,
işi var bir dünya, kağıt, kalem, dert, tasa...
açın yolu, gitsin.
cebinde var mı üç kuruş para?
önlüğü yırtık, yakalar ise de-moda,
ayakkabının ucu açık, adımlarsa yana,
gidiyor, düşük omuzlarla, koridorda,
mihriban misali sarı saçlı kızla,
durabilmek için yan yana!
durma, Serap Hoca!
yeni bir film başlıyor
sınıfta.
hikayeye her kulak aşina,
gözler ısırıyor bir yerlerden,
tutulmuş,
aşık olmuş sırılsıklam sarı kıza!
ah dertli, karaoğlan...
unutmadan,
filmin adı; 'zengin kız, fakir oğlan.'
anlatıyor Serap Hoca;
sepette var bir elma,
bir elma daha koyuyor Ayşe,
'koymak' fiilinden kasıt
var olan dışında,
sepete fazladan eklemek
bir elma!
gereken işlem belli; toplama.
Ata tutmak istiyor atı,
karaoğlan tutmak istiyor sarı kızın elini,
Ali özgüvenle bakıyor topa,
karaoğlan, çaresizce, sarı kıza...
'evladım!'
bu bir nida, sonradan fark ediyor,
dalıp gitmiş sarı kıza.
soruyor merakla Serap Hoca;
'sen, aşık mısın?'
tam o anda,
gözleri kayıyor karaoğlanın, sarı kıza.
tam o anda,
elinde zengin işi bir ayna,
sarı kızın gözleri kendine bakmakta,
gayesizce, fütursuzca!
aylar ayları, yıllar yılları kovalıyor,
bir ömür akıp gidiyor
koridorda
değil sokakta.
yaş kemale eriyor,
kalpte birikmiş derin sancı,
sarı kıza ne olmuş, nerede şu anda?
doğru bildiği, inandığı yolda,
yani kendi yolunda.
ya karaoğlan?
yine aynı çukurda!
bu acılar hep mi onu bulmuş,
film hiç mi ermemiş sona?
bir masal bilirdi,
üç herif varmış...
üç yürek, üç söz, üç fikir!
kaba saba zannımca.
ama yaşarlarmış
dürüstçe, delikanlıca!
bir zaman gelip, poyraz kıyıları vurunca,
savrulmuşlar yaprak gibi,
bir o yana, bir bu yana...
derlermiş, işte bundandır güneş doğmaz
sekiz kaydıraklı parka.
ölüp gitmiş içlerinden biri,
kimsesiz evinde, ıssızca,
kalabalıklar hiç olmuş,
gömmüşler çukura.
feryat etmiş kalanlar;
bu yalnızlık fazla!
sınıflara,
herkes sınıflara!
cümle aynı fakat söyleniyor bambaşka ağızlarda,
hasta mı olmuş, istifa mı etmiş, nerede Serap Hoca?
yüzünü tahtaya dönmüş, elinde ise tebeşir,
üstünde örgü kazak ve de ince bir hırka,
bu yıl kış çetin, yanıyor soba.
anlatıyor karaoğlan,
anlatıyor Nevzat Hoca!
mutlu bir aile tablosu çiziliyor,
hayallerde bir yuva,
el yakmasın diye ıslak bezle tutuluyor,
sofraya konuyor bir tencere çorba.
-ellerine sağlık, diyor Nevzat Hoca,
afiyet olsun hocam, afiyet olsun da,
nerede bu senin cadaloz sıpa?
oda da...
hayallere dalmış,
karları seyrediyor pencere pervazında!
kucaklayıp, öpücük konduruyor alnına
Nevzat Hoca.
-kızım, diyor. -evladım,
ve soruyor merakla;
'sen, aşık mısın?'
Kayıt Tarihi : 10.12.2019 20:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Kaleminize sağlık şair
TÜM YORUMLAR (1)