Nergiz ve Duman
2 Temmuz 1993 – Madımak’ta yitip giden 33 cana
Yer, duvar, cam — kan
İçinde bir can
Yanı başında ezan, diğer yanda çan
Sazın tınısı, sözün ağıtı yan yanaydı
Korku ve kaygı, şiiri susturmuş gibi
Kutsallığın asıldığı yerde
Ağlıyor yer ve gök
Çirkin suratlarda kin,
Masumiyet — emziği elinden alınmış bir çocuk gibi
gözyaşlı
Bir kültürün yüreği yakılıyor
Cennet gibi bir kucakta, cehennem sunuluyor
Zalimin gözleri — paslı bir kızıl
Vicdan, çoktan dağlara kaçmış
Kalabalık hayvan sürüsünün ayakları altında
Nergizler soluyor, can veriyor
Yaşamak, yaşamayı bilmeyenlere bahşedilmiş
Bilenlerse, bitimsiz bir eziyet
Feryatlar yanarken göğe
Ateşin dili ağlamayı öğrenmiş
Duman, utancından boynunu bükmüş
Ve “düşünen hayvan”
Nara atıyor dört bir yanda
İnsan diye geçinen
Kötülüğün yankısını yayıyor
Küller savrulurken rüzgârda,
Bir türkü tutuşur boğazda
Dudaklarda yarım kalan bir “hayır”,
Bir çığlık — duyulmayan
Tarih, o günün sayfasında unutulmaz,
Küller hâlâ anlatır hikâyesini...
Ve hâlâ
Bir kibrit saklı durur
Bazı ceplerin dibinde...
Ama unutanlar bilsin:
Yanarak ölenlerin külleri,
Susarak ölenlerden daha çok konuşur.
Ve o küllerin içinden
Hâlâ bir çocuk, titreyen bir sesle
“Anne!” diye seslenir...
Kayıt Tarihi : 2.7.2025 09:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!