Ruhu,çürük diş gibi sökmesinden ötürü;
Memeli hayvan soyu şimdiki insan türü...
1976
Ustuste, altaltalar,
Bende gokler ve yollar.
Gokler, kat kat mavilik.
Yollar kol kol servilik.
Yollar nereye gider?
Ve ne dusunur gokler?
Görmemek için bakan,mavi,siyah,ela,göz!
Köre görünse şaşmam sana görünmeyen öz!
1977
Yaradan, rahmetini kahrından üstün saydı;
Ne olurdu halimiz, gözyaşı olmasaydı?
Yüksek muhakemenize karşı kuru usul ve basit (prosedür) yoluyla söylenecek son söz, bu âna kadar riyazî bir ispata kavuşturmuş bulunduğumuz emniyetiyle, şudur':
- İzahını biraz evvel yaptığımız gibi, en uzak olduğumuz hedef padişahçılık, kâmil zıddiyle aksini yaptığımız iş de Türk milletini tahkirdir. Teşhir ve tahkir bakımından fertlerle, fertlerin şahıs cepheleriyle de hiçbir alışverişimiz yoktur.
Fakat işi, 'hâkimin takdiri' denilen fevkalâde geniş ve şamil hakkaniyet duygusuna tevdi edince, kaydetmek zorunu duyduğumuz birkaç nokta kalıyor:
(Büyük Doğu) , gerçek, saf ve aslî mânasiyle müslüman; başımıza ne gelmişse İslâmiyeti anlıyamamak, onu en yeni ve en ileri zaman ve mekânlara tatbik edememek yüzünden geldiği hükmüne bağlı; üç asırlık gerileme ve bir asırlık garplılaşma tarihimizin baştanbaşa cehil, taassup, anlayışsızlık, derken sahtelik, taklid, şahsiyetsizlik panayırlariyle doldurulduğuna kâni; hele Meşrutiyetten beri gelen inkılâplardan hiçbirinin eski hastalığa deva getirmediğine, eski yarayı büsbütün azdırdığına emin; millî kurtuluş hareketinin ise Türkü mekân ve madde pilânında kurtardıktan sonra zaman ve ruh plânında tam akamete düşürmüş bir seyir takib ettiğini muterif; bütün çareyi öz kökümüzle Garbın müsbet bilgiler lâboratuvarı arasında kurulacak asliyet ve şahsiyet temellerine dayalı bir köprüde bulan; ve yalnız bir dâvanın tecridini, teşhisini, tahlilini, terkibini, müdafaasını, taarruzunu, ilmini, polemiğini, mürakabesini, mücahedesini yapan, millî, millî üstü millî bir mefkûrenin ismidir. İşte bütün kabahat ve günahımız, yahut biricik fazilet ve sevabımız bundan ibarettir. Bizden yalnız bunun için nefret ederler; ve yalnız bunun içindir ki, gözlerine birtakım vesile mikroskopları takıp, hangi kabahatli uzvumuzu kesmekle kalbimizin durabileceğini ararlar. Çünkü onlarca baş suçlu kalbimizdir; kanun ise bu uzva hiçbir suç biçmemektedir. Topu topu iki yılı dolduran intişar hayatımızda üç kere kapatıldık. Yedi kere mahkemeye verildik. Politikanın doğrudan doğruya hüküm giydirdiği her defa yandık; kanunun mizan teşkil ettiği her defa da beraat ettik.
O ki, pınar basında çeker suya hasret;
Kadınında kadına, yurdunda yurda hasret.
Yalan dünyada butun görünüşler iğreti;
Her şey o şeye hazin benzeyişten ibaret.
Var olan yoklukların ömrünü sürüyorum
Sevdalın şu dağı del dese,koşar,delersin!
İş Allah’a geldi mi,gücün yok,sendelersin!
1978
Benim bu entipüften şahsıma, tarihte nadir kimseye nasip olmuş efsanevi bir kıymet ve kuvvet bağlayarak edilen hücumların yalnız iki saiki vardır:
1- Herşeyden evvel naçiz şahsımı aşan mukkaddes davaya, yani islamiyete karşı duydukları nefret...
2- Bu nefrete rağmen, naçiz şahsımdan ödleri patladığı için şu anda elimde bir neşir vasıtası bulunmayışından istifade...
Kalemimden yediği darbeler ta kuyruk sokumuna kadar işlemiş bir gazete, hiçolmazsa biraz eter koklayıp acısını belli etmeyen bir eda takınacağı yerde benim bahsim oldu mu bir trauma tesiriyle çığlık bastığının ve saçlarını yolduğunun farkında olmadan, sözümona bu lakap oyununa girişir ve bana şöyle der:
'- Süper Mürşid! '
Ah, cevabı ne basit, ne basit: Ayol, siz benim kendi kendime mürşid dediğimi ne vakit duydunuz ki bir de buna (süper) ilave ediyorsunuz? Estağfirullah efendim, mürşid olmak kim, ben kimim! ..
Kolay mı Kaf dağını çevirmek dolay dolay?
Var ol ey ulvî zorluk, yere bat sefil kolay!
(1982)
Perdeler, hep perdeler...
Her yerde, her yerdeler.
Pencerede, kapıda,
Geçitte, kemerdeler...
Perdeler, hep perdeler...
Üstada yorum yapmak bile yürek işi rahmet ve minnetle
Rahmet olsun şiirlerin geleceğe ışık olsun
Adam gibi adam