Servis arabasının cam kenarında oturmuşum
arabanın altından kayıp giden yolu izliyorum
tıpkı hayat gibi hızla akıp gidiyor
yetişebilene ne mutlu...
yolu seyrederken birden dalıyorum derinlere
çocukluğuma gidiyorum
kapı önünde arkadaşlarımla oynayışım aklıma geliyor
annemin terleyip hasta olamayayım diye
sırtıma koyduğu peşkirin varlığını hissediyorum hala
kapı önünde yere kilim açıp oturan annelerimizi
beraber çitledikleri çiğdemi
çaydanlıkta demlenmiş tavşan kanı çayı içişlerini anımsıyorum
meğer ne güzelmiş o günler
ve ben ne kadar çok severmişim arkadaşlarımla oynayıp
annemin komşuları ile muhabbetlerini seyretmeyi
ve meğer ne kadar çok özlemişim çocukluğumu
ilk okulumu
ilk okul arkadaşlarımı
zil çaldığında koşturarak bahçeye çıkıp oyunlar oynamayı
sınıfta öğretmenimizin bize bir şeyler öğretmek için çabalarını
beden eğitimi derslerini
meğer ne kadar çok severmişim
hiç anlamadan geçip gitti yıllar
meğer ne kadar özlemişim çocukluğumu
bir servis arabasının yolda gidişinin
bana bunları düşündüreceğini hiç düşünemezdim
orta okulda taktığım ilk kravatımı
bol ispanyol paça denilen
şimdi baktıkça kahkahalarla o halime güldüğüm pantolonlarımı
okul bahçesinde arkadaşlarımla konuşmayı
almanca hocamızın herkesin dilinde olan güzelliğini
ve acımasızca parmaklarımızı birleştirip
parmak uçlarımıza cetvelle vuruşlarını
ders işlerken en ciddi anda
okulumuzun arkasındaki inek ahırlarından
taa bize kadar gelen ve duyduğumuzda
kahkahalar atıp birbirimize bakarak
bak sizinkiler sana sesleniyor diye birbirimize takılmalarımızı
meğer ne kadar çok severmişim
ve meğer e kadar çok özlemişim
çocukluktan ergenliğe geçiş yıllarımı
lise yıllarım
büyümeye adım adım yaklaştığımız o yıllar
ilk diklenmeler hayata
ilk kafa tutuşlarımız
ilk aşk ile tanışmak
pastane köşelerinde
el ele tutuşarak saatlerce konuşmak konuşmak
meğer ne kadar çok severmişim o konuşmalarımızı
ve meğer ne kadar çok özlemişim gençlik yıllarımı
pek çoğumuzun içki ve sigara ile tanıştığımız dönemdir lise yılları
içki içmek için arkadaşlarla yapılan akşam kaçamaklarıdır
kim bilir hafif kafayı bulunca dünyayı kaç defa kurtarmışızdır
herkesten bilgili
herkesten güçlü olduğumuzu sandığımız
ve bir o kadar da masum olduğumuz
ve sanki hiç bitmeyecekmiş gibi hissettiğimiz
ve hiç yaşlanmayacakmış gibi deli dolu yaşadığımız
geri getirmek için pek çok şeyi seve seve
feda edebileceğimiz yıllardı o yıllar
ve ben ne kadar çok seviyormuşum o yılları
ve meğer ne kadar çok özlemişim gençliğimi
hay allah görüyor musunuz
bir servis arabasının camından yola bakarken aklıma gelenleri
şimdi saçlarıma düşen aklara
elimin yüzümün gittikçe buruşuklaşmasına
gözlerimin pek çok şeyi iyi göremese de
inatla göz doktoruna gitmeyişime
sanki hala gençlik yıllarındaki gibi sahaya çıkıp
saatlerce bir topun peşinden koşturabilekmişim hissine bakıyorum
bakıyorum da olmayacağını bilmek bile yoruyor artık
yaşlandığıma inanamıyorum
yok yok aslında inanmak istemiyorum
ne garip değil mi?
hiç gelmeyeceğini sandığımız
yaşlılık geldi kapımıza dayandı
tıpkı bizden önce yaşayanlar gibi
ve ben biliyorum ki artık genlik yıllarımız asla geri gelmeyecek
aslında şimdi düşünüyorum da biz çok şanslı bir nesildik
sokaklarda yokluklarımıza rağmen oyunlar oynamayı biliyorduk
sokaklar bizimdi
mahalle bizim
hadi geçtim onları
pek çok yerini hiç görmediğimiz
hatta hiç göremeyeceğimiz dünya bu dünya bizimdi
ve ben ne kadar çok seviyormuşum
ve meğer ne kadar özlemişim o yılları
şimdi yaşananlara bakıyorum da
dudaklarım da buruk bir gülümseme ile
ak partiye ye şükrediyorum
beni çocukluğuma döndürdükleri için
biliyorum biliyorum
bırakın çocukluğumu gençlik yıllarım da bile yoktular
yanlış anlamayın ama
işte ondan şükrediyorum
iyi ki yoktular
yoksa
ben bu şiiri yazamaz
sizde okuyamazdınız arkadaşlar...!!!
Yüksel ŞEKER
Kayıt Tarihi : 17.4.2021 13:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!