Nalbant
Gümüşü arıtan Sensin.
Beni ateşe bıraktın
ve benliğin ötesine çekildin.
Dediler ki susuşun bile bir zikirdir.
Ama ateşim soruyor:
Benden bana ne kaldı?
Ortadayım, kararmış hâlimle.
Nazarını çekersen dağılırım.
Dediler ki İsmini taşıyan parlar.
Ben bekledikçe eriyorum.
Dön bana.
Bir vakit mahfazayı Sen tutardın.
Nefesimi Sen ölçerdin.
Şimdi ateş, yetimliğimle tutuyor zamanı.
Her kıvılcım Sana yükselen bir sual
ama cevap sükûtta.
Eğer gümüş nazarla sevilirse,
neden beni nazarsız yakarsın?
Direnmem.
Teslimim.
Ama söyle:
Bu susuş neyin terbiyesidir?
Arayan bendim,
öğretide aradım, külde aradım, yolda aradım.
Vaadi sözde kalan her kapıyı çaldım.
Beni avladın; bir tazı gibi, kaçtım nefsimden.
Şimdi bir köşedeyim,
tükenmiş, diz çökmüş.
Putlarımı yıktın.
Kibrimi erittin.
Ben sandığım her şeyi yaktın.
Elimde hiçbir şey kalmadı.
Bir Sen kaldın.
Öyleyse neden konuşmazsın?
Derler ki ateş kahır değildir,
dikkattir.
Derler ki yakılan, seçilmiştir.
O hâlde neden gönlüm terk edilmiş gibi kararıyor?
Neden nazar kesildi sanıyorum?
Eğer tamamen pak olursam,
bir an olsun açar mısın
yaptığının perdesini?
Kaçmak istemem kazıktan.
Sadece bilmek isterim:
Beni hâlâ murat ediyor musun?
Kararırsam helâk olurum.
Bırakılırsam çürürüm.
Sahipsiz gümüş, varlığını unutur.
Artık kaçmam.
Ama hiç konuşmayan bir Cemâle
teslimiyet de ağırdır.
Ey Arıtan,
ateşin içindeyken bak bana şimdi.
Adımı söyle.
Adımı söyle!
Adımı söyle…
Ya da bırak,
ateş beni Sen’de tüketsin.
Kayıt Tarihi : 15.12.2025 17:05:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!