Akıp geçer zaman
Suların sessizliği bozulur bir yerde
İşte! bir kuru dal daha
Öyle hızlı kayar ki gözlerimden
“Gitme”
Dalga dalga üzerime mi çöküyorsun? Ne güzel!
Ağırlığını hissediyorum ey karanlık.
Ey içimle sevişmek...
Hangi sabahız? Belli olmasın...
Hangi uykuyu getirdiğimizi söyleme aynaya; sakın!
Sakın kendini, yüzünden!
-GİRİŞ-
Ne önce nede sonra doğduk acılarımızdan!
Tam ortasına bakıldıkça göze batan…
Orada duran.
Yada durmuş gibi duran…
Çocuklardık önce…
Ey: mutluluk!
Hangi düşün sabahındasın?
Ey: mutluluk:
Ömrümüzü kemiren yaratık!
Hani bir tebessüme muhtaçken her bir yüz,
Gitmem gerek” kadar sertçe yalnızlaştırıldığında
Gelip - Geçenler…
Merhaba demez yalnızlığına
yutkunursun boğazına gelen her neyse’leri
Görülmesi mahcup ağlayışlar boşalır gözlerinden ansızın
Utanırsın…
sandalye düştü,
gerisin geri...
daha fazla dayanamadı kırık bacağı üzerinde,
sandalye: sohbet altlığı,
çocuk oyunlarındaki şaha kalkan at...
yaşlı uyuklayış...
Ve her güzel şey yok oluyordu git gide
Çocukluğumuzun İstanbul’a bakan
Dar sokaklarında bir şeyler eksikti.
Gülümsediğinde yaşamanın güzelliğini hatırlatan,
Sırtlarında güneşi yansıtan,
Çocuklara nasihat kaplamalı gofretler dağıtan!
Sen…
Elini çektiğinde,
Topallayan ömrümden…
Çamurların içine,
Düşmek daha acı şimdi…
“her ölüm, ölümsüz bir ayrılıktır”
Ötesi berisi
İlerisi sonrası
Belirsiz karanlık…
Kimin gölgesinde gizlenirmiş; ümit?
Kimin rıhtımında oltaymış; sabır?
Kimin şiirinde Attila İlhan'ı, Nazım'ı, Necip'i, Edip'i bulmuşta kimseye Göstermemiş:miras?
ve kimin kalemindeki mürekkepmiş:yaşam?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!