Bir zamanlar,
Bütün yıldızlar gözlerinde yanardı.
Gece aydınlanır, ay kıskanırdı.
Şimdi ise sessiz, karanlık bir gece,
Yıldızlar susmuş, rüzgârda bir ince hece.
Zaman yavaş, düşünceler derin bir nehir,
Anladım ki onca çaba boşaymış..
Her şey yalan, gördüğüm serapmış
Bunca heves, arzu kalbe değil taşaymış..
Beyhude gamlandın, efkarlandın kalbim
Geçer gider dedin, boş yere yoruldun kalbim
Suskun vicdanıma isyan etti kalemin,
Bundan sonra ben ağlayım, sen sus mescidim.
Dört milyon caminin içinde yok mudur ihlâs, iman?
Bunca zulüm varken nerede iki milyar Müslüman?
Ben öyle biriyim
Bana bakma sen
Bazen boran eser yüreğimde
Bazen meltem esintileri
Saf duyguların hoyratça sevgisidir
Gökyüzü, gözyaşımla dolu bu şehirde
Yağmur taneleri birikir,
Yüreğim de seller akıtır bu kentte.
Ruhum gömülü, kalbim infaz edilmiş bu şehirde,
Kaybolan bir ben, bir de sen kaldın içimde...
Ömür dediğin ne ki…!
Bir söz… Bir veda… Alya’mı
Alışamadığın elveda mı…
Aşk’tın, canım da hayattın
İnandırdın, alıştırdın
Gözünden dökülen her damla yaş,
Alev toplarına dönüşür bir gün.
Her şey acı çekmeye başlar;
Dağ, taş dayanmaz mazlumun sessiz çığlığına.
Bugün yine bir aşk şiiri yazdım..
Başlamadan heyacanlandım..
Gözlerim doldu nutkum tutuldu
Kalem şahlandı, kağıt sevdalısına hazırlandı
Garip yüreğimin kızıl örtüsü
Bu nedir annem…
Ağaca su versem, dalını çekiyor gölgemden.
Güneşe dönse yüzüm,
bulutlar toplanıyor birden…
Yıllar sonra
Bir Ekim sabahı gittim köyüme...
Eğildim, bir avuç toprak aldım.
Sanki yabancı duruyordu o bana, ben ona...
Osman emmiyi gördüm.
Eski bir sandalyede oturuyordu,




-
Selim Koç
Tüm Yorumlarbu güzel şeyleri bizlere armağan ettiğiniz için minnettarız