Miraç dediğin nedir ki
Her adını andığımda çıkarım Arş-ı Ala’ya
Hasretinden akıttığım yaşlar
Yıkar pirüpak eyler ruhumu
Havz-ı Kevser’i neyleyim cancağızım
Kanlı gömleğim ulaştığında eline
İşte o gün ben olmayacağım
Sana baktıkça dolan gözlerim
Acılara erkekçe ağlayan gözlerim
Bir çivi gibi sonsuza çaktığım gözlerim
Kapanmış olacak
Seni mavzer tutan el kadar sevdim
Seni dağlarda yanan ateş gibi
Seni kavgada çarpan yürek gibi
İnan seni halkım kadar sevmişim
Kardelensin
Kar fırtına boranda
Hiç aklımda yokken sana
Deliler gibi tutulmuşum
Yunus gibi oda düşüp
Yanıp yanıp kavrulmuşum
Düşmüşüm yola
Şimdi aşk vakti
Kararır gökyüzü boşalır bulutlar
Sen çıkarsın dağların ardından
Güneş olursun
Kapanınca kapısı hücremin
Kemirirken bileğimi zincirler
Sen gülersin taşların arasından
Sen küçücük pencerenden
Pembe gözlüklerle seyrederken dünyayı
Ben kendi yalnızlığımla ölüyorum
Sensizlik kör bir bıçak gibi
Yaslanmışken boğazıma
Ben yaslanıp geceye
Nefes almak kadar zorsa sevda
Kaç kaçabildiğince
Ağla ağlayabildiğin kadar
Yalnızlığa mahkum bebek
İhanetin sunağında
İlahlara sunulan küçük yürek
Sevmişim seni güzelim
Ademin tanrıyı sevmesi gibi
Karanlık bir ummandır bu girmişim bir kere
Dönmek olmaz
Nice geceler saçını okşamışım
Yanaklarını
Tenindeki korkunç kirli erkek eli
Kuruttu dilimizde tüm sözleri
Utandım utandım erkekliğimden
Kesip atsam içimden birşeyleri
Sapiens'i düşmüş Homo'nun biri
Tatavla’nın sokakları taştır küçüğüm
Koşma
İncitirsin ayacıklarını
Her taşında eğik bir baş yitik bir anı
Utancı sığmaz kitaba yazısı kanlı
Bir Eylül iner akşamlarına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!