Karabulut çökmüş dağlarımıza
Süt kokulu çiçekler patikalarında
Bir kaval sesindeydi ecdadımız
Bahar renkliydi esvabımız
Yüreğimizde duamız
Kandil kokulu bir kulubede
Siyah bir tül çekilmiş penceresine
Geceden
Ve yıldızlar nakşedilmiş sevgiliden
İncecik örtü gibi yağmış kar
Ocak başında ak saçlı ihtiyar
Kışın soğuğu ayazı, beklerken yazı
Korkma her ne kadar Mart
Yaktırsa da kazma kürek sapı
Cemreler düşer bir bir
Havaya suya toprağa
Uçuşur kelebek arı
Sen miydin
Bekleyen beni
Nerde kaldın diyecek kadar
Bilseydim beklediğini
Tatmazdım, sensizliği
Beyhude geçmiş yıllar
Bak hele çoçuk,
Ne yapsak bilmem ki
Her tarafım dökülüyor
Nasıl açsak tıkalı burunu,
Ne bekler sabahı
İnsan
Ne bilir geceyi
Hayat doğar, hayat batar
İnsan ölürken anlar
Hayatı, heceler
Bırakıp gitme ne olur
Alıştım sana
Kırma kalbimi ne olur
Yapamaz hiçbir usta
Sevdim bir kere,ne gelir elden
Sana yazılmış kaderim, ta ezelden
Sizin çerçevenizde
Siz yoksunuz
Herşey flu, herşey sahte
Siz yoksanız bedeninizin içinde
Nasıl girilir,ne diye mümkün mü
Çerçevenize.
Bir bisiklet sürüsü
Bir o kadar da insan yavrusu
Kimi üstünde bisikletin,kimi yanında
Parası olan düdüğü çalar diyen Nasrettin Hoca
Kim bilir kaç koşmada binebilecek fukara
Mutluluk ne zaman başlamalı,kimin umurunda
Yine bir gariplik var, üstümde
Yüreğim ürperiyor yerinde
Geçmişten öç almak ne diye
Gelecek ürkütüyor beni,düşlerimde
Belki bir suçlanmaydı,belki bir inkar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!