Mustafa Kaleci Şiirleri - Şair Mustafa K ...

0

TAKİPÇİ

Mustafa Kaleci

Hangi şehrin karanlık kollarına sığınmış kimsesizsin sen. Hangi evin köşesine sığınmış, beyaz duvarlara resmediyorsun düşlerini. Nerdesin? Çok mu uzak düşündüğün hayallerin? Sesin çıkmıyor bu aralar, boğazına hüzün mü kaçtı? Ağlasana. Düşmüyor değil mi? Ağlamak istediğin halde düşmüyor boğazında topladığın hüzünlerin. Biliyorum, insanlar silah gibi, beyinleri mermi dilleri tetik gibi. Onlardan kaçtığını biliyorum, onlara sığındığınıda. Bu tıpkı öleceğini bile bile yaşamak gibi. Hade tutsana elimden, bana dünyanın yedi harikadan daha harika olduğunu göster. Yok değil mi? Bulamadın. Göstermek istediğini sende göremiyorsun. Bana kendi dünyadan luminist bir resim çiz, bizi orda yarat. Yeniden yarat...

Devamını Oku
Mustafa Kaleci

Boğazım bir sivri bıçağın ucunda
Hangi tarafa dönsem o
Kurtar beni ey saliha ve salihlerin annesi
Harap olmuş düşüncelerim
Cennetten düşen bedenim
Çırılçıplak soyunmak üzereyim belaya

Devamını Oku
Mustafa Kaleci

Umudun kuyruğundan tuttum defalarca. Doğar dedim güneş, aydınlatır aydınlığıyla. Bekledim, fakat karanlığa alıştı artık bu beden acılarla. Ruhların rengi olur mu bilmem ama ruhum karardı göz kapaklarımda. Umudunu yitirdi umutlarım ve doğmaz oldu güneş doğduğu tarafta. Batıdan doğar, kıyameti koparır içimde ve öyle batardı doğuda. Aydınlatmaz, umutlandırmaz, her saniye eziyet çektirir, geçerdi gökteki izlerini çizdiği yolda. Yağdırırdı üzerime balçıktan lavlar, yanardı bedenim karışırdı toprağa. Topraktan vücud bulurdu vücudum, suya karışır ve yeniden yeşerirdim her günün sonunda.

Devamını Oku
Mustafa Kaleci

Sessizlik kucaklamış karanlığın aydınlık taraflarını. Ne bir ses var seste nede boğazda titreyen tellerde. Günler siyah, gönüller ise siyahtan daha siyah. Pencereler kirli, yorganlar köf kokmakta. Bir hüzün ki saatleri uykuya tutturmakta. Üşüyor çenem, sakallarım ve kirpiklerimde düşen yaşlarım donmakta. Hüzünler bile artık gülüşlere ayak uydurmakta. Biraz daha, serilmiş toprağa gömülmeye biraz daha. Çünkü kapılar bile bir duvara dönüşüp, set örüyor gittiğim tüm yollara. Güneşin doğuşuna kısa bir zaman kalmışken, güneş tutulması yaşanmakta. Dedim ya karanlık her tarafta. Kendimden kaçarken, bir sokak arasında ben yine bana rastlamakta. Ne olacak bilmiyorum, umarım derim yüzülmeden yaşamayı öğrenirim bu hayatta.

Devamını Oku
Mustafa Kaleci

Güneşin yağmur gibi yağdığı bir vakitte,
Hüzünlü kokular esiyordu rüzgarın sesinden.
Zamansızdı bu gelişler, kızgın ve kırgın.
Bir yağmur damlası kadar kurumuştu zaman,
muhtaç değildi yüreğim, hazır değildi, bir fısıltı yetti.
Savruldu bu vaveylayla dünyanın zirvelerine.

Devamını Oku
Mustafa Kaleci

Hüznüm toprağa, yaşlarım yağmura dönüştü. Hüznümden çiçekler açtı, yağmurlar usul usul üzerine yağdı. Dudakları kuruyan hayatımın üzerine umut şerbetinden nidalar aktı. Suskunluğumu kalbimde titreyen atışlarım bozdu, şiirlerime söz oldu. İçimde toplanan binlerce nefret, eziyet birer birer toz olup akan bir nehrin gamzesine kondu. Ben yanarken piştim, pişerken kavrulup dünyadaki tadın damağına uydum. Hiç oldum. Gözden ırak, dillerden yoksun bir adım kaldı, oda hiçliğin avuçlarında kayboldu, kül oldu. Bazen zamanın sesi kulaklarımı çınlatırken, zamanın zan'dan ibaret olduğu, şakaklarıma konan beyazlıklar habercisi oldu. Hayatta bana ayrılan hat'tan yürüdüm, devam eden adımlarla devam eden yolculuktayım.

Devamını Oku