Nabzın yelkovan ve akrep;
Zamandır, damarındaki mürekkep.
Kendi kitabını yazarsın ömür dediğin.
Beşikten mezara, bugündür ayracın.
Nefesin ile çevirdiğin sayfalar,
Susmak istiyorum avazım çıktığı kadar
Ve koşmak istiyorum doğuya.
Belki zaman çabuk geçer
Seni unutmak için.
Ya da koşmalıyım batıya,
Belki de zamanı geri alırım
Gittin avluma bırakıp yalnızlığı, büyümez...
Gözleri körelmiş gönlümün.
Vaktinde gittin, bulmuşken seni, hele sevmişken...
Diyecektim ki gittin, dedim yine gittin. Güzel unuttun...
Hatırlattım, daha da unuttun. Çırpındıkça battım.
Bilse insanoğlu hazzını affetmenin,
Hayıflanmaz yok diye kanatlarım.
Kin, nefret ve kibir;
Taşıdığın bunca yükün nedir?
Hamallık ile geçen bir ömür,
Onun da sonu değil mi kabir?
Aşık, biçare balıktır umman arar.
Sazadır sitemi kimseye yoktur zarar.
Dalar mâşuk hasretine, kanmaz.
Bilmezse dost, bu figân neye yarar.
Mecnun değil miydi çöllerde dolaşan,
Cemreler indiren gelişin,
Sebebiydi daldaki uyanışın.
Hayıflandığı ansız gidişin,
Söylediği türküdür ağacın:
"Hamsinde dökülen tomurcuk,
Fazla ciddiye alışım hayatı,
Ömrü kısaltıyor.
Bedenimde yaşlanma telaşı,
Yaşım ağırdan aliyor.
Bilir misin nedir karşılığı olmayan aşk? Yanakların gibidir. Dokunursun, hatta görürsün aynada... Ancak öpemezsin, işte öyledir.
Uçurumlara fısıldamak gibidir ya da kör kuyulara seslenmek. Kendi yazdığın senaryonun başrolünü oynarsın. Ancak ne gişe vardır, ne hasılat.
Bilir misin nedir? Eski bir bina gibidir gece yarisi kundaklanan. Ateşin şehri aydınlatır, seyrine dalar gözler beklerken çöküşünü. Sıçrar yangının dört bir yana da görmez... Kıvılcımların yıldızlara eşlik etse de.
Herkes kendi nefesiyle tuketir hayatı.
Takvim yaprakları elimizde:
Kimi hoyratça koparır,
kimi itinayla.
Kimi dört nala,
kimi...koparamaz kimi.
Kıskanıyorum gözlerine inen kirpiklerini,
Sadece gözlerim değsin gözlerine.
Dudağını ıslatan dil bana düşman;
Hele saçını okşayan ellerin...
Seviyorum aslında her yerini,
Kıskandığım sensin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!