Bu sabah kalkıp girdim banyoya, yüzümü yıkayıp baktım aynaya.
Yüzümü göremedim banyodaki aynada, telâşlandım döndüm odaya
Baktım yatağımda karım uyuyordu, kızımın odasına koştum o da uyuyordu.
Birden bir korku duydum, tekrar banyoya koştum, korkarak baktım aynaya
Aynada kimse yoktu, sadece arkamdaki duvar görünüyordu, ayna boştu
Aşk denilen duygu öyle bir şeydir ki
Aşık olduğun insanın
Gördüğün bütün kusurlarını
Yüreğinden gelen sıcaklık
Eritir, buharlaştırır ve yok eder.
Gözünün önünde her zaman
Kumsalda kimse yoktu
Denizden sert bir rüzgâr esiyordu
Narin yüzünü bıçak gibi kesiyordu
Saçları havalanmış dalgalanıyordu
Geriye doğru uzanan eteği sanki onu çekiyordu
Bedenine çarpan rüzgâra direniyor
Tiyatro bir tutkudur, ömür boyu son bulmaz
Sahne tozunu yutan bir daha iflâh olmaz
Parasızlık, açlık, yokluk bu aşkı solduramaz
İnsanlar var oldukça tiyatro yok olamaz
Göçüp gittiğinde bu dünyadan bir oyuncu
Bulabilirse öbür dünyada bir sahne
Zirvedeki Orkideler.
Gençken yılları hoyratça kullanır sayısız hatalar yapar ve o hatalardan sonuçlar çıkarırız. Sonra bir yığın deneğim edinir bunları dağarcığımızda toplarız. Ama onları hayatımızı yönlendirmeğe kalktığımızda çok geç kaldığımızı fark ederiz.
Bir gün genç biri bir yerde size ağabey demek yerine amca dediğinde hayatınızın ilk büyük şokunu yaşarsınız.Bir devrin kapanışıdır o gün hayatınızda.
Eve gelir aynanın karşısına geçip yüzünüzü incelemeye başlarsınız, yılların izlerini görürsünüz yüzünde daha düne kadar farkına bile varmadığınız o izler öyle derin gelir ki inanamazsınız o yüzün size ait olduğuna. Sonra ellerinizi incelemeye başlarsınız bedenini tanımaya çalışan bir bebeğin incelediği gibi, onlarda da yılların izleri vardır. Küçük kahverengi lekeler takılıverir gözünüze sonra derinizdeki kırışıklıklar, inanamazsınız.
Kızarsınız o size amca diyen gence sanki o yaşlandırmış bu halinizinn sorumlusu oymuş gibi.Sonra tam bu şoku yaşadığınız sırada bir gün bir yerde uzun yıllar görmediğin bir tanıdığınıza rastlarsınız, yanında bir delikanlı vardır.Oğlum dediğinde donup kalırsınız, çünkü sizin hatırladığınız oğlu kısa pantolonlu sümüklü ufacık bir çocuktur.Karşınızdaki ise yakışıklı bir delikanlıdır.
Kumsala vuran güçlü dalgalarıyla deniz kendini temizliyor
Her dalga sürüp atıyor dışarı, denizin içinde biriken pislikleri
Ölmüş istiridyelerin kabuklarını, balık leşlerini, çöpleri
Yapıştıkları kayalardan kopan yosunları, ölü çağanozları
İçinde barındırdığı canlıların geleceği için deniz bunu yapmalı
Sayısız güzelliklerinin devamı için her zaman tertemiz kalmalı.
Gözü vardı görmeyi bilemedi
Kulağı vardı duymayı bilemedi
Burnu vardı koklamayı bilemedi
Dili vardı tatmayı bilemedi
Teni vardı dokunmayı bilemedi
Kalbi vardı sevmeyi bilemedi
O gece gökyüzünde ne bulut ne ay vardı
Yıldızlar karanlıkta pırıl pırıl parlıyorlardı,
Işıltıları denizde yakamozlara dönüşüyordu
Adam kumsalda bir başınaydı,
Kumun üzerine usulca uzandı
GECE TEMİZLEDİ.
Güzelim sahil semtimiz çöplüğe çevrilmişti.
Sahte gülüşlü portreleri her yere asılmış.
Çocuk kanmaz sloganlar, salkım saçak amblemler.
Ağaçlara, direklere bağlanmış, çivilerle çakılmıştı.
Kumsalda yürüyorum,
Bomboş, upuzun bir kumsal
Islak kumda kalan ayak izlerim
Sanki geçmişte kalan günlerim
Önümde uzanan kumlar geleceğim
Hoş bir duygu iz bırakabilmek geçmişte
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!