Ömür tüketiriz aşkın peşinde
Budur günahımız, kârımız bizim
Cehennem ateşi neylesin bize
Yürekte gizlidir nârımız bizim
Mecnun oldum şu alemin dilinde
Çiçekleri vuruyorlar Manolya
Toprağa düştü demet demet cesetler
Bir ihtilal safhasında şimdi bahçeler,
Güller diken kuşanmış Manolya
Çiçekleri vuruyorlar Manolya
Dost diyerek sığındığın gönüller
Bir gün gelir yâr iken agyâr olur
Derdin söyletip de öğüt verenler
Çeker gider, bize düşen zâr olur
Geceyi alıp da derdin örtersin
İsyankar mevzileri kolluyor gece,
Ahengi sönüyor sımsıcak kelimelerin
Biraz olsun ısınmak için
Titrek bir muma sarılıyor karanlık
Sarı bir hüzün damlıyor sessizce
Bu çöller beni avutmaz Leyla
Ben ki susamışım ateşler içmeye
Yanmak ille de yanmak derim
İçimde sadece aşk olsun isterim
Gidiyoruz
Mavi benekli günler geride kaldı
Kaç bahar saydık bu yollarda
Kaç mevsim tükettik koynunda zamanın
Vakti geldi artık
Vakti geldi bu limandan ayrılmanın
Gece nelere gebedir bilinmez
Bir sancıdır patlar içinde
Doğum mudur, ölüm mü?
Dokununca kelimelerin gözlerine,
Hangi çığlıktır titreşen bilinmez
Vurgun yemiş yüreklerde
Geceleri uykularımı kaçırdığında
Yıldız diye gözlerini sayardım semada
El ederdim,ışmar ederdim aldırmazdın
Bakışlarım ufalanırdı avuçlarımda
Yakıp yıkmışım her şeyi,
Târûmâr eylemişim
Gelmiş dayanmışım kapına,
Gözlerine sığınmışım
Ne olur anla beni
Öksüz ve yetim kalmışım
İşte yine sana döndüm Ankara,
Neden öyle mahzun bakıyorsun?
Sönük yıldızlar takılmış gözlerine
Yer mi delindi,
Yoksa gök mü devrildi üstüne?
Bak, sana geldim işte Ankara
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!