Bir gün birine gönlünü verirsin.
Ufacık bir tebessümüne koca hayaller kurarsın.
Bir selamına ömürlük yol çizersin.
Ama o…
Hiç oralı olmaz.
Sana değil, başka tarafa güler.
Kıymetimi bilmedin bu dünyada…
Oysa ben, seni severken
kendimi unutanlardan oldum.
Gülüşünde huzur aradım,
Adında dua ettim.
Ama sen…
Ben ölmekten korkmuyorum.
Ama seni sevemeden ölmek fikri
Bütün mezarlardan daha soğuk,
Bütün gecelerden daha uzun.
Bu dünya neler gördü…
(Nokta nokta koyduğum yerlere arkadaşınız, dostunuz vs. istediğiniz birinin ismini iliştirerek okuyabilirsiniz.)
Kimse bilmez...
Bir insan öylece susar bazen.
Güler, konuşur, hatta kalabalıkta kaybolur...
Ama içten içe çözülür.
O, oralı değil.
Benim ne halde olduğumla,
gecenin kaça uzadığıyla,
hangi şarkıda boğulduğumla zerre ilgilenmiyor.
Ne zaman uyudum,
uyanınca neyi özledim,
Sabahçı kahvesine girdim bu sabah.
Hava daha tam aydınlanmamıştı,
ama içerisi çoktan doluydu.
Sessizlik vardı ama anlamsız değildi…
Her masada bir hikâye oturuyordu.
Sabah ezanında gözlerin düştü aklıma,
Uyanır gibi oldum yorgun bir rüyadan.
Duvardaki saat sustu birden,
Gönlüm seni beklemeye devam etti.
Pencereme vuran gün ilk defa soğuktu,
Dün gece ayakkabımı başucuma koydum
Belki sabah kaçırmam otobüsü diye.
Ama kalkamadım.
Çünkü yastıkta biri vardı
—Hayal gibi, biraz da çay kokuyordu.
bir sigara dumanı gibi yayılıyor şehir
yorgun tramvayların dinginliğinde
ellerim cebimde, cebim bomboş
bütün sokaklar sana çıkıyor, sen yoksun
ne garip
ben seni hatırladıkça
Bir çığlık gibi düştüm toprağa
Kıyamet yüklü bir gecenin içinden.
Ne yıldız gördüm ne ayın alnını,
Sadece karanlık…
Ve karanlığın bile ürktüğü bir sessizlik.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!