Yıldızlar dökülür Hınıs gecesine,
Sükût eder dağlar, konuşur rüzgâr.
Ben gurbet eldeyim, adın dilimde,
İçimde sızlayan bin yıllık bahar.
Bir yanım kar tutmuş Karasu gibi,
Hasretin Coğrafyası
Haritada adı yok bu bekleyişin,
Ne pusula gösterir yönünü,
Ne de rüzgâr sürükler seni bana…
Hasretin yaktığı yer,
Hınıs’ın İç Çekişi
Şehrine aşık biri var Hınıs’ta,
Geceleri konuşur, kimseye duyurmaz,
Çatlak duvarlara sinmiş çocuk çığlığı,
Ahşap kapılarda hatıralar eğilmiş,
Seni asice Başıboş Alabildiğince
Öyle saklı gizlice değil
Ayan beyan Uluorta
Failli fikirlerce
Müstesna bir istisnada
Kaidesizce
Sen gittin…
Gök delinmiş gibi yağdı içime gece.
Kapanmayan bir yara gibi
Adın, nefesimin kıyısında kaldı.
Sessizliğin Yankısı
Bir yudum geceyle başlar hasretim,
Gözlerin yok ama karanlıkta bile ararım.
Adın, içimde çınlayan bir yankı,
Sustum derim herkese,
Yüzümde üşüyen kederler
İsyanla buluşur;
Dudaklarımda kıvrılıp yatan,
Kimsesiz bir çocuk uyur
Gözlerim seviş batağıdır hasrete
Kanlarında sular boğulur
Yalnızlığımın Sessiz Sesi
Geceye düşmüş bir iç çekişim var,
Adını kimse bilmez, sadece duvarlar.
Karanlıkta yankı olur,
Sözsüz bir çığlık gibi savrulur.
Yasaklarda Aşk.
Karanlık şehirlerin arkasında bir yasak sevda saklı,
Doğudan kopan rüzgar gibi, savurur yürekleri yıllar boyunca.
Gözlerimde saklı kaldın, uzaklarda bir hayal gibi,
Kentlerin ayrımı koyar bizi sınırlarına,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!