Ata ocağı, yiğit otağı
Namus bilir vatanı, bayrağı
Ölse, yere düşürmez sancağı
Mert delikanlı DADAŞIM
Satmaz vatanı, dünyayı versen
Rüzgâr bile unuttu adını,
Issız sokaklarda adım adım yürürken,
Geri gelmeyecek olanı beklemek,
En ağır yükü taşımak gibi.
Erzincan’ı sende sevdim ben,
rüzgârı sert, elleri nasırlı insanını,
bir yürek ki dağlar kadar engin,
göze'lerinde buz gibi su,
Ahanda geldi kış
Bizi aldi bir telaş bir yarış
Kartol kelem odun kömür
Dadaşım get yap alış veriş
Sen bilmezsen bir böyügen sor
Her gece dua ederim,
Adını söylemeden…
Bilirim, kabul olmaz belki,
Ama bilmesinler seni içimde
Görünme ona,
Ama geçsin içinden rüzgârın gibi,
Tenine değmeden,
Yüreğini ürpertircesine.
Sesin olmasın kulaklarında,
Yıldızlar dökülür Hınıs gecesine,
Sükût eder dağlar, konuşur rüzgâr.
Ben gurbet eldeyim, adın dilimde,
İçimde sızlayan bin yıllık bahar.
Bir yanım kar tutmuş Karasu gibi,
Haritada adı yok bu bekleyişin,
Ne pusula gösterir yönünü,
Ne de rüzgâr sürükler seni bana…
Hasretin yaktığı yer,
Her gün biraz daha eksiliyorum,
Güneş doğsa da içim karanlık,
Bir gülüşe muhtaç suskun yüreğim,
Sesimi duyan yok, yankım bile kırık.
Sokağımda çocuklar büyüyor bensiz,
ana,
Eliyle yoğrulur Hınıs'ta zamanın ruhu.
Duvarda eski bir takvim asılı,
Her yaprağında eksilen ömrümü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!