bu kaçıncı ölümün yasıdır müjgan
bu amansız kaçış usumdan
nereye
kime
sönmüş kapattıkların
omuzlarım düşük
dilim yara
tam şuramda kaburgamda yani
belli belirsiz bir korku
dizlerimin üstündeyim
arındır hadi beni
yetermi seni ıslatan
beni kutsanmış kılmaya hala...
müjgan/kirpik
Boğazda gemiler vardı, beyazlı yeşilli
Gülcemal,adalar,her iki kavak
Bir sen bakardın.........
Bakardın............................
Gözlerin kadar derin ve ıslak
İstanbul a yağmur yağardı.
Devamını Oku
Gülcemal,adalar,her iki kavak
Bir sen bakardın.........
Bakardın............................
Gözlerin kadar derin ve ıslak
İstanbul a yağmur yağardı.
Gözlerimizi, kulaklarımızı ve bireysel algılarımızı tersyüz ederek beynimizin kıvrımlarına “usta” diye gösterilen/dayatılan/sokulan nice şair müsveddesi var ki, zamanla adı bile hatırlanmaz olmuştur. Çok yazmak bir ölçüde şairin üretkenliğine işaret edebilir. Ancak; çok söz bazen de anlamı/konuyu/temayı sıradanlaştırabilir. “Sözün fazlası molozdur.” kavlince az söz, az şiir, ama öz ve mükemmel bir şiirin peşinden koşmalıdır şair. Bu yaklaşımı edebi kısırlık olarak görmek isteyenler, bozuk plak gibi aynı nakaratları allayıp süsleyerek piyasaya sürerek üretken olduğunu varsayanlar, Ahmed Arif’ten ders almalılar biraz. Kendine has kokusunu en sert rüzgarlara bile direnerek, gelecek kuşaklara/yarınlara tüm zorluklara/badirelere/yasaklamalara rağmen taşımıştır O. Her şiir soyludur ve insanlık için önemli bir yapı taşıdır. Yazmak bu sebeple elzemdir…
Şair yalnız doğar, yalnız ölür.Yalnızlık silinmez/kaçınılmaz kara bir leke gibi yapışmıştır ve yazılmıştır alnına. Kalabalıklar içinde bile hep yalnızlığın ağır sancısını çeker. Yaşamına anlam katan sevdikleri/değerleri/halkı/umudu da olmazsa hepten çıldıracaktır O. Yalnızlık şiirin iksiridir. Kalabalığı gürültüyü, yarışa sürülmüş deli taylar/tazılar gibi koşuşturmacayı, kaosu, hengâmeyi sevmez. Dinginliği, huzuru ve sessizliği sever. Mısraların otantik kokusu Şehirlerde değil, görkemli dağlardan esen hoyrat rüzgarların doğal serinliğinde hissedilebilir ancak ve şiir dokunulmamış/sürülmemiş körpe topraklarda serpilir uç verebilir ancak…
Halkın yalın diliyle söz tarlasını harman yerlerine yığarak, kelimeleri usulca toplayıp buğdayın una çevrilişidir biraz da. Dolambaçlı, çetrefil ve zifiri karanlık bir yolda el yordamıyla yürümeye çalışmak cesaret ister ve bu yiğit şairlere has bir tutumdur. Çünkü o toplumun el feneri, halkının yorgun/umutsuz/ve öfkeli gözlerinin yaşamsal ışığıdır…
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta