Sevdalarını al götür Natali!
Bakışların da ki alevi al götür.
Kiraz ezmesi dudaklarını,
Üzüm siyahı saçlarını al götür,
Tel tel değmesin tenime
Ah! Yakar, kavurur.
Ne sevdalar yaşadım
Tek celse de idam etti beni
Kimi kör kurşunlara dizdi.
Öyle güzel uyuyorsun ki,
Melekler gibi.
Tenin de günün ilk ışığı raks ediyor;
Öpüyor…
Okşuyor..
Seviyor..
Yangın var. Dünya ‘da yangın.
Saklanın duvar diplerine,
Çürümüş ağaç kovuklarına,
Ve yer altı mağaralarına,
Görmesin gözleriniz.
Duymasın kulaklarınız.
Bugün Güneş de erken batıyor.
Ne sevdiğim kadından,
Ne de memleketten bahsettik.
Ulan, adam da kalmadı be!
Şu dibi delik Dünya da,
Aşka İki laf bile edemedik.
Bütün çiçekler sizin olsun
Zakkumlar, Zambaklar, güller, yasemenler,
Nilüfer, Mor menekşe,
Sarı Lale, Orkide,
Sardunya, Nergis
Ve hatta beni sabırla bekleyen Mor Karizantem.
Elinde buzlu viski kadehi, aklı bulutlarda
Gözleri mayahoşu ve biraz da uçuk
Çıt kırım bedenini rapid dansın ritmine bırakmış
Parfüm kokusundan belli, bu kız tadilattan yeni çıkmış,
Teninde nane limon kokteyl karışımı var
El kadar eteğini kristal bir düğme tutuyor
Dün gece kokuna sarıldım
Üzüm karası saçlarını okşar iken,
Masallar anlattım sana
Nasıl da inandın
Kucağımda kül kedisi misali uyuya kaldın
Vay can!
Kırlangıçların aşkını nasıl anlatsam?
Sevgilerini, sevdalarını,
Bir birine usulca sokulup ağlamalarını..
Ah! Nasıl tutsam, kırlangıç kanatlarını?
Hep onurumla yaşadım kızım
Hani derler ya kursağa haram lokma düşmedi.
Sen öyle say…
Toz pembe umutlarım vardı; şöyle kitaplarımı yazacağım,
mavi balkonlu,
çatı katında güvercinlerin oynaştığı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!