…
Terk edilmenin edası
Sessiz, sedasız sokaklarda
Sorgusuz, sualsiz kalp acısı
Mücevher misali parlayan gözün, bir an kapanışı
Olumsuz şartlara, doyumsuz kanışı
Gitmeler çok geç kalmış dünden…
Savunmalar aşağılık,
Arbedeler ardımda,
Zati bir tren yok ki beklediğim…
Dünlerden çok zor geçtik yarınlara,
Kaçırılacak bir tren yok ki beklediğim…
Sen yoksun artık!
Yorgun gecenin solgun penceresinde
Silik iki gözle avuturum yokluğunu…
Sen yoksun artık!
Dikizlerim denizin puslu mavisini,
Bir bardak çayın buğusunu çembikleyip
Yağmurda içime işlemeni
Çıkmaz sokaklarında
Açlığa doyurmalarını özledim…
Rüzgar olup hep arkamdan esiyordun
Yine saatin on ikiyi vuruşu
Yine vuslat, yine hasret sarar
Makber süzülse de
Yılmaz, dolar taşar derinliklerimden yaşlar
Gecenin hüküm ısmarlayışı
Kaldırımlar kenarındayım gece yarısı
Yetişkin sözlerin titreyerek dalgalanması
Yokuş aşağı sürünmesine şahit anılar
Yaşanan anılara şahit boş sokaklar
Tem’in edici büyük sözler
Bir gitmek isterim,
Kovalamaların ardından kaçar gibi bir öte güne.
Sisli esintiler eşliğinde,
Söğütlerin yamacına,
Sözlerin anlatmaya yetmediği yolculuk sefasına…
Ay ışığında yürümek ister her gece düşlerim
Yorganı heybesinde
Kırık pusulanın yanıltan yörüngesine kanarak
Keşfetmek ister karanlık gecenin uykusuzluk hallerini…
Tek tanık aramakta gibi gece
Ben talip,
Bana derinlerden öyle bir şeyler anlat ki
Gözlerim anlamaktan boğulsun,
Süzüldükçe eleklerimden, kahrımla tutuşsun…
Hak ettir bana siyahın akını,
Yansıt doğruluğunu,
Gözlerinde donanmış kahve rengi ışığını…
Bu yol nereye gider?
Çıplak, yeşerişsiz, çalımsız
Beni de sürükler peşinde
Ayakların yön vermediği, karantinasız
Bariyerleri yok yol, nereye gider?
Beni de sürükler peşinde…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!