O, bir gizlenmenin işaretidir. Altında sakladığı dolgun ve ağır gerçeğin, dışarıya sızan ince, hafif bir fısıltısı. Toprağın emeğiyle güneşin vaadi arasındaki, ipeksi ve altın sarısı bir aracılık. Püskül, henüz olgunlaşmamış bir sırrın, rüzgârla oynayan nazik bir telaffuzudur.
Dokunuşu, yazın sonu gelmez sıcaklığına aittir. Bir avuç tüy kadar değersiz, ama o içteki sert ve düzenli hayatın kanıtı olarak paha biçilmez. O, bütün bir hasat döngüsünün, görünmez ve hafifçe sallanan kılcallarıdır.
Bazen kurumuş, unutulmuş ve amacı tamamlanmış bir ihmaldir. Yüzlerce tanenin tek tek beslenme hattı, şimdi işi bitmiş, havada asılı kalmış bir anı yığını. Mısır püskülü, bir şeyin hem çok yoğun hem de çok hafif olabileceğini kanıtlayan, hem somut hem de neredeyse hayali bir sınır nesnesidir. O, kendini adadığı meyveden çok daha özgür, çok daha pervasızdır.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta