Anadolu Alevilerinin yaşadığı
bir dağ köyünde Muharrem ayıydı.
Sınırdaki kaçakçılar
katırlar üzerinde
kaçak çay ve sigara taşıyordu
Erbil kalesinden gelen
tatlı bir esinti
buğday tarlasında çalışan
uzak doğulu mühendisinin
esmer tenine değiyordu.
Dut ağacının gölgesinde uyuyan bebek
bir yudum su istercesine
etrafına bakıyordu.
Bereket tanrısının uğramadığı
tahıl tarlasındaki başaklar
sararırken
Bir yandan da kahvedeki mirler
kimisi satranç oynuyor,
kimisi de dengbejleri dinliyordu.
Hasadın gelmesini bekleyen tüccarlar
tanzim satışını tartışırken
pazar yerindeki satıcılar
donmuş umutlarıyla tenekede ateş yakıp ısınmaya çalışıyordu.
Mevsimlik işçiler sabahın ayazında
Remork’un içinde
canlı hayvan taşınır gibi
toz toprak içinde öğle yemeğine götürülüyordu. Tıpkı müebbet yemiş bir mahkumun zamanı gibi ağır...
Kayıt Tarihi : 5.9.2025 13:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!