Uyku tutmaz gözlerim; Hicran sunan elemde.
Hep boş kalır ellerim, haklı mücadelemde!
Tek başıma kalsam da yapayalnız âlemde.
Aşkı yaşamak için; Kalbimde Mevlâm yeter!
Aşkı taşımak için; Edeb-i kelâm yeter! ..
Bu canım fedâ olsun, aşka dalsın sâlimen.
Letafet dudağımda aşkla açsın daimen!
Kalbde cezbe titrerken, aşkla dolsun kaimen!
Kılavuzum tek çarem; Kitabım Kur'an yeter!
Esma-i ilâhiye; Allah'ım her an yeter! ..
Sana tapan kulların, yüreğinde sevgiler.
Hamd ederken dilleri, tesbihatta övgüler.
Saadet-i ebedi, yüzleri her dem güler.
Bu fani dünyada tek; Nazar-gâh kâbe'm yeter!
Ruhuna bir 'Fatiha' yazan kitâbem yeter! ..
Fikret-i Beyza ile; Hakk'ı zikret ah kalbim!
Fecr-i sâdık ufkunda; Hakk'ı fikret ah kalbim!
Sebât, sabır, ve aşkla; Hakk'a gayret ah kalbim!
Ey azamet sahibi; Meşrık-ı Nur'un yeter!
Ruhuma nakşettigin, sevgi nazarın yeter! ..
Fatımâ Hümeyrâ Kavak
03.01.2011 17:03
LETAFET
Hoşluk, lâtiflik. Cisimden alâkayı kesip bir nevi nurâniyet kesbetmek. Güzellik, nezaket, yumuşaklık, hafiflik.
CEZBE
Tas: Meczubiyet, istiğrak. Allah'ı hatırlayıp Allah sevgisi ile kendinden geçer bir hale gelme.
EDEB-İ KELÂM
Söz güzelliği, söz zarifliği. * Edb: İfade arasında bayağı ve çirkin tabirlerin bulunmaması. İfadenin güzel oluşu.
ESMA-İ İLÂHİYE
Allah'ın isimleri.Herşeyden Cenab-ı Hakk'a karşı pencereler hükmünde çok vecihler var. Bütün mevcudatın hakaikı, bütün kâinatın hakikatı, esma-i İlâhiyeye istinad eder. Her bir şeyin hakikatı, bir isme veyahut çok esmâya istinad eder. Eşyadaki san'atlar dahi, herbiri birer isme dayanıyor. Hattâ hakiki fenn-i hikmet, 'Hakîm' ismine ve hakikatlı fenn-i tıb 'Şafi' ismine ve fenn-i hendese, 'Mukaddir' ismine ve hâkezâ.. Herbir fen, bir isme dayandığı ve onda nihayet bulduğu gibi, bütün fünun ve kemalât-ı beşeriye ve tabakat-ı kümmelîn-i insaniyenin hakikatları, esma-i İlâhiyeye istinad der. Hattâ muhakkıkin-i evliyanın bir kısmı demişler: 'Hakiki hakaik-i eşyâ, esma-i İlâhiyedir. Mâhiyet-i eşya ise, o hakaikın gölgeleridir. Hattâ birtek zihayat şeyde, yalnız zâhir olarak yirmi kadar esma-i İlâhiyenin cilve-i nakşı görünebilir.
FECR-İ SÂDIK
Sabaha karşı şark ufkunda yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlık. Bunun mukabili birinci fecirdir ki, bir aydınlıktan sonra tekrar aydınlık gider. Bu birinci aydınlığa fecr-i kâzib denir. Sabah namazının vakti, fecr-i sâdıkta başlar.
FİKRET
Düşünme, tefekkür, teemmül, fikir, Düşünülen şey.
FİKRET-İ BEYZA
Münevver fikir. Parlak fikir.
GAYRET
Dikkatle ve sebatla çalışmak. Hareketli ve temiz hislerle çalışmak. Dine, imana, namus gibi kıymetlere tecavüz edenlere karşı müdafaa için harekete gelmek.
MEŞRIK-I NUR
Nurun kaynağı. Nurun geldiği cihet.
AZAMET
Büyüklük. Cenab-ı Hakk'ın büyüklüğü. Kibirlilik.(Beşerin zihni ve fikri Cenab-ı Hakk'ın azametine bir mikyas, kemalâtına bir mizan, evsafının muhakemesine bir vasıta bulmak vüs'atinde değildir. Ancak cemî masnuatından ve mecmu asarından ve bütün ef'âlinden tahassül ve tecelli eden bir vecihle bakılabilir. Evet zerre, mir'ât olur, fakat mikyas olamaz. Bu meselelerden tebârüz ettiği vechile Cenab-ı Hakk'ın mümkinata kıyas edilmesi ve mümkinatın onun şuunâtına mikyas yapılması en büyük cehâlet ve hamakattır.
TESBİHAT
Tesbih. Cenab-ı Hakk'ı (C.C.) sıfatına lâyık ifadelerle yâdetmeler.
TEBESSÜM
Gülümseme. Nazikâne ve dişlerini göstermeyerek gülme.
SAÂDET-İ EBEDİYE
Büyük ve ebedî saâdet. Âhiret saâdeti.(Saâdet-i ebediye iki kısımdır. Birinci ve en birinci kısmı: Allah'ın rızasına, lütfuna, tecellisine, kurbiyetine mazhar olmaktır. İkinci kısmı ise; saâdet-i cismaniyedir. Bunun esasları; mesken, ekl, nikâh olmak üzere üçtür. Ve bu üç esasın derecelerine göre saâdet-i cismaniye tebeddül eder. Ve bu kısım saâdeti ikmal ve itmam eden hulud ve devâmdır. Çünkü saâdet devam etmezse, zıddına inkılab eder.Cennet'te lezzetin devamı mes'elesi ise: Evet, lezzetin hakiki lezzet olması zeval görmeyip devam etmesindendir. Zira elemin zevali lezzet olduğu gibi, lezzetin zevali de elemdir; hatta zevalinin tasavvuru bile elemdir. Evet bütün mecazî âşıkların eninleri, bağırıp çağırmaları, bu kısım elemdendir. Ve bütün divanlarıyla yaptıkları ağlamalar, vaveylâlar hep mahbubların firak ve zevallerinin tasavvurundan neş'et eden elemdendir. Evet pek çok muvakkat lezzetler var ki, zevâlleri daimi elemleri intac ettiği gibi, çok elemlerin zevali de leziz lezzetlere bâis olur. Lezzet ve nimet ise, devam etmek şartiyle lezzet ve nimet sayılabilir. İ.İ.) (...Saâdet-i ebediyyeye muktazi vardır. Ve o saâdeti verecek Fâil-i Zülcelâl de muktedirdir. Hem harab-ı âlem, mevt-i dünya mümkündür. Hem vâki' olacaktır. Yeniden ihya-yı âlem ve haşir mümkündür hem vâki' olacaktır. S.) (Dikkat edilse şu kâinatın umumunda bir nizam-ı ekmel, bir intizam-ı kasdî vardır. Her cihette reşahat-ı ihtiyar ve lemaat-ı kasd görünür. Hattâ her şeyde bir nur-u kasd, her şe'nde bir ziya-yı irade, her harekette bir lem'a-yı ihtiyar, her terkibde bir şule-i hikmet, semeratının şehadetiyle nazar-ı dikkate çarpıyor. İşte eğer saâdet-i ebediyye olmazsa, şu esaslı nizam, bir suret-i zaife-i vâhiyeden ibaret kalır. Yalancı, esassız bir nizam olur. Nizam ve intizamın ruhu olan mâneviyat ve revabıt ve niseb, heba olup gider. Demek nizamı nizam eden, saâdet-i ebediyedir. Öyle ise, nizam-ı âlem saâdet-i ebediyeye işaret ediyor...
KÂ`BE
(Kâbe) Dünyanın en kudsi ma'bedi. Beytullah, Beyt-ül Ma'mur, Beyt-ül Atik. Bütün mü'minlerin ibâdet esnâsında yöneldikleri merkez. Dört köşe olduğu için Kâbe denir. Bu mukaddes makamın etrafına Mescid-ül Haram ismi verilir. İçinde bir kısım olarak Makam-ı İbrahim mevcuddur. Burası İbrahim Aleyhisselâm'ın Kâbe'yi bina ederken, yahut insanları hacca davet ederken, üzerine çıktığı taşın bulunduğu yerdir. Tavaf namazı burada kılınır. Kâbe'nin ilk inşası Hz. Âdem (A.S.) tarafından olduğuna dair rivayetler vardır. Bedahetle malûm olan ise; Sahih-i Buharî Tercümesine ve çok kıymetli delillere binaen İbrahim ve İsmail Aleyhisselâmlar inşa etmişlerdir. Bu husus âyet-i kerime ile de sâbittir.(Beyt-ül Muazzam'ın âmir-i inşası: Allah-ü Zülcelil; mübelliği ve mühendisi: Cibril; ilk bânisi: İbrahim Halil, muavini de İsmail olduğu en sahih rivayet olarak kabul edilmek icabeder... diye Sahih-i Buharî Tercümesinde Hâfız İbn-u Kesir'den nakledilmiştir.) Kâbe kıblegâhtır. Üzerine farz olan müslümanların, hacc zamanında gidip ziyaret etmeleri icabeden en mühim ve en büyük mabedimiz.
KİTABE
Kabartılarak veya oyularak sert levhalar üzerine yazılan yazı. Levha olarak yazılan manzum olmayan nesir halinde levha yazma ilmi. Mezartaşı yazısı.
Kayıt Tarihi : 12.1.2011 23:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kaleminiz, kelâmmınız, ilhamınız zeval görmesin inşallah. Saygılar hürmetler
beğeniyle okudum
HAK vergisi duygu ,inci tanesi
TÜM YORUMLAR (184)