Dur gönlüm!
Düşmeden dur.
Zamanın bu kırılmış kıymetini
Karartmadan dur!
Bu işittiğin onun yalnızlığının ezgisi değil midir?
Ki onu bul ve dur kucakla, ve dinle!
Yaklaştıkça kanamı karıştı gözlerin bilmem
Ya bu toprakta ki ayak izlerin
Onlar unutuldumu?
Atam, sen ulusun genç ayak izisin bu ömre,
Sen dua gibi yoklanıyorsun hergün bin çeşni dilde
Zafer geliyor aç camını,perdeni bu güne
O çaresizlik nereye gitmiş?
Bunu gören var mı?
Sisler içinde bulut neye benzer,bir fikriniz var mı?
Bu oyunların sonu aşka kilitli kalır
Bunu hisseden var mı?
Çiçekler ise ne renktir
Yaşıyorken ölümü düşledim; güzel güzel mi ölürüm, dedim-
Kötü kötü mü?
Şekline büründüm de giydim al renkli bir fistan.
Denizim olsun istedim,yoktu yaşarken yanımda,diye düşledim.
Güneşim olsun; her sabah gün doğumum,her akşam gün batımım,
yoktu yaşarken manzaram,istedim güneşim olsun.
Herşeyim var gibi yaşıyordum
Hiç bir şeyim yoktu halbuki..
Yaşlı gölgeler de saklanıyordum,
Oysa genç miydim?
Kiremitlerin üstünde dolaşan o gençlik
O çıplak ayaklar yoktu artık- anlıyordum ben bunu.
Sahi, sonbahar nasıl gelmişti?
Kışın götürdükleri neydi?
Bahar neyin yıldönümünü kutluyor olabilirdi?
Ah bu yaz, bunaltıcı derecede tepemizde niçin dolaşıyordu?
Artık önemi yok;
dün dün de kaldı,
Üzüntüler de geride.
Kaybolmak
Yürümekle geçer,
Mutluluk yürümekle.
Gidememek olur mu olur mu hiç?
Yol aydınlık, gece... gece aramak olur mu,olur mu hiç?
Haydi durma!
Kalk, katıl bize.
Selamete yürümemek yürümemek,olur mu olur mu hiç?
Merhamete işte merhamete,merhaba, demeye gidiyoruz; katıl bize -sen de bize...
Bir korku zincirine tutuldum ki sorma
Mevsim yaz mı,kış mı?
O şimdi bilinmezlikte düğümlenmiş hece.
Güncesine iliklenmiş binlerce dize.
Gövdem yırtılıyor yokluktan,
Kahır kahırlar içinde,
Ya her şey önemli olacaktı
Ve zirveye çıkacaktın paldır küldür
Ya da ermiş olacaktın
Elinde bir ışıkla memnuniyetle yürüyecektin yolda
Kendiliğinden mutlu hissettiğin an
Korkmadığın an
kahırede buyumek hakkınde sorularım var ıznınızden