Umut eylülleri toplamış, koymuş küfesine.
Eylüller tüm aylardan şamar yemiştir, hırpalanmıştır Eylül.
Mesudedir diğer aylar,
dutlarını yemiş bülbülün.
Ondandır bu sükût, bu sedasızlık;
döktü yapraklarını Eylül kardeşim.
Hazandır göbek adı,
güze âmede oluyor — benzi solgun, benzi kumrala çalmış.
Almış eline tütün sarıyor,
kamburlamış, güç bela yürüyen,
ferahı sönmüş bir ihtiyar emmi;
verem öksürüğü ciğeri,
cigarasının dumanını kusuyor.
Söğüt ağacı ve kavak ağacı,
baharın hatırlarını,
diblerindeki hatıratın
akan çağlayan suyuyla hasbihal ediyorlar.
Eylülden söz ediyoruz,
yani sonbaharın ilk ayı.
Bahçıvan tırmıkla topluyor
ortalığa saçılmış yaprakları;
ateşe veriyor kandilin yakıtıyla.
Alacakaranlık düşüyor üstümüze,
daha kalkmayacak hergele güneş.
Dağıldı mevzumuz, eylülden fasıl açmıştık,
o kırılgan, nahif ay.
Biz şairler efkâr, kederli oluruz,
sütten kesilmiş gibi.
Cami avlusuna bırakılır ümit,
büyütülür kavlince gurbet ellerde, yaban ellerde.
Dilhunuz paçamız gam batağına saplanmış,
gözlerimiz ekvator iklim:
gece gündüz yaş farkı yok.
Yüksek oktanlı yaş ile
mahzun, karışık, yağışlı.
İlkbahar postalamış namesini sonbahara;
ilkbahar bir romandır,
sonbahar kitaba ayıraç.
Sonbahar, ilkbaharın namusunu temizlemiş.
Sayısız çiçek açmış ilkbahar,
kimi kabristana, kimi yeni yetme sevdalılara parsa olmuş;
pastoral şiirlere muhteva olmuş,
fırsat kapısı olmuş.
Sonbahar itilip kakılmış fütursuzca.
Bize kalmış hüzün ayı; biz doğduk tüm şairler eylülde.
Heyhat, Eylül ilk göz ağrımız;
keza tüm şairler ilk eylülde ağladı.
Kayıt Tarihi : 18.8.2025 14:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!