Sana bu mektubu çok uzaklardan yazıyorum güzel…Biliyorum yerini tutmayacak harfler bir bakışın,saçının teline bir dokunuşun…Biliyorum yetmeyecek özlemine beyaz bir sayfada eğreti duran kelimeler…
Yine de özlemek adına, düşünmek adına gözlerini, şu ayrı düşmüş yüreğimize bir teselli olsun istedim…Kim bilir, belki bir gün…
Belki bir gün içini boş bıraktığımız sevda küpüne, atacak bir sermayemiz olur bizim de…Belki bir gün yaşanası bir ülkenin sürülen topraklarında boy verir ektiğimiz tohumlar…Belki bir gün ağlamak yerine koşup oynamayı, mavi bir uçurtma yapıp gökyüzünde uçurmayı da bilir, tanıdığımız ve bildiğimiz o çocuklar….Kim bilir, belki bir gün…
Ama bu gün…Direnmenin vaktidir…
Nerede ve ne durumda olursan ol, kavgadan vazgeçmemelisin…Yaşamın bir kıyısından tutup, asılmalısın hayatın içinde var olan güzelliklere…Bir çocuğun gözlerine bak…Bir ihtiyarın bilgeliğini dinle…Bir kadının yalnızlığını paylaş…Ama vazgeçme…İnsanların vefasızlığı üzmesin seni…Riyakarlığı bozmasın yüreğini…Önceyi bırak, yarını düşün ve bu güne bak…Sen insansın…
Her gün biraz daha kötüye gidiyor demişsin…Aldanma buna…Kötülük arttıkça iyiler güçlenir…Ve bu güç öyle bir an gelir ki, karşısında durulamaz bir kuvvet meydana getirir…Ama her şey, yavaş yavaş…
Bir yanda haraç meraç satılırken genç kızların namusu, diğer yanda, er dediğin kafa, ar dediğin yürek gün gelip büyüyecek..Ama yavaş yavaş…
Bir yanda haram lokma düşerken boğazlardan içeri, diğer yanda namuslu annelerin ak sütüyle beslenecek,sinelerinde saklı cennet kokulu bebeleri.. Yüzlerinde gün be gün mertlik ve cesaret yeşerecek…Ama yavaş yavaş…
Bir yanda,saltanat sofralarında şenlikler yapılırken ve soytarılar,sultanlık makamında oynaşırken diğer yanda tevazu ve onur abidesi gençler…Genç kızlar ve erkekler gelecek bizim ardımızdan…Ama yavaş yavaş..
Öyle çok ki burada o çocuklar…Soruyorlar…Soruyorlar…Ve durmadan yine soruyorlar…Bazen öyle sözler düşüyor ki ağızlarından, adamı katılasıya güldürüyorlar…
”Adalet hangi mülkün temelidir…? ”
“-Boş bakanlar- nereye bakar? “
“ Demokrasi hazım meselesi midir, yoksa hazımsızların diktesi midir? “
“Avrupa Birliği hangi mason ülkesinin başkentidir biliyor musunuz? “
“ Misyonerler hristiyan olan Türk Vatandaşlarına ömür boyu asgari ücret vaat ediyorlarmış, sizce bu, misyonerlerin ülkemizde biraz Türkleştiği ve özlerini yitirdikleri manasına gelebilir mi? ”
“Amerika’da yaşayan malum şahsın, verdiği fetvaları inceleyen CIA ajanlarının, hidayete erdikleri söylentisi ne derece gerçektir? ”
“ Milletvekili olmak istiyorum...Kime müracaat etmeliyim? (Torpil istiyor…)
“ Sivil Toplum Kuruluşlarının, Kurdukları Vakıf ve Dernek isimlerinin başına, genel olarak Türkiye kelimesinin konması onların bağlantıda oldukları yabancı kuruluşlara ve istihbarat uzantılı kurumlara, Türkiye’nin tanıtımını yapmak amacını taşıyor olabilir mi? “
“ Ajan mısınız? “
Bizler, yalnızlığın ve bazen terk edilmişliğin en yalın halinde bile hayata küsmeden yolumuza devam etmeyi başarabilmiş kimseleriz…Bizler, korkaklığın sinmişliğin onur sayıldığı, bu şekilde saygınlık kazanıldığı bir ülkede, her şeye ve her duruma rağmen, ayakta kalabilmiş kimseleriz
Ve bizler bu ülkede yaşayan her ferdin ve her insanın, en büyük sorununun,
farkında olamamak olduğunu fark etmiş kimseleriz…İşte bunun için konuşuyor, bunun için anlatıyor, bunun için dinliyoruz..
Ve bunun için ayrıyız gülüm…Birleştirebilmek için…
Geldiği gibi yazdık vesselam…Hal hatır sormak niyetine…Biraz emeğimiz olsun istedik sevdamızda…Hani açıp telefonu, Üç beş kelime konuşmak yerine…
Sana da, bana da iyi bak gülüm…Ama en çok, etrafına bak…Açıkta olan giz’leri…Giz’de olan açıkları görmek için…
Bildiğimiz ve anladığımız kadar özgürüz…Umutlu yarınlar için…Rastgele…
Uğur Deniz ÜlkegülKayıt Tarihi : 6.4.2005 12:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!