(Mektup 2)
EY BENİ EN ÇOK SEVENİN EN ÇOK SEVDİĞİ
Ey gamzeleri Toprak derinlikleri gibi huzur kokulum,
Buz tutmuş dehlizlere merhamet, bahar duyğulum…
Uzak zamanlarında ömür tüketiyoruz saadet asrı olmadan.
Sevgi Muhabbetinde aşılabilir olmayan mesafesinde asırları sakladım…
Donup kalırsın zaman içimde özlem sıcaklığında…
İmkansızlıklar çözülüyor nefes eriyişlerin de…
Zaman susmuyor kör kuyuların diplerinde…
Tarihler ses vermiyor gizli köşelerde…
Ve bir tek özlemim aşıyor zaman mesafeleri…
Gözyaşları var, kuş kanadın da.
Yürünen çöl zerrelerin de…
Özlemin dev dalgalarında sürüklenen beden,
Sevr mağarasında yuva yapan güvercinin kanat çırpmaları…
Hıçkırıklar kesiyor nefesimi,
Yüzler de pişmanlıkların buyun eğişleri…
Anlatamıyorum…
Sevmekten uzak seslenişler susuyor iç organlarımda…
Senin adını yüreğime mühürleyip dönüyorum Sevda deyişlerime…
İçimin ülkelerine çöreklenmiş menfaat bulutları da kaçıyorum.
Kibirden yalnızlık istiyor, öfkeler dolusu…
Kaçışlar var Riyakarliga dair…
Pişmanlıklar ıslanmış bir hıçkırık gibi,
Selamlar kabul edilmiyor, küflenmiş umutlar da.
Yeniden hayata bağlanmak, kan revan umutlar arasında.…
Yağmamış yağmurlar kadar latif şimdi kalbimde devleşen sıkıntılar…
Korkular emzirdim gecelerin siyahı da,
Yeni açmış bir karanfil kokusu gelmekte…
Benlik kuytularından sızan,
Yalnız kalmışlıklar, kayan dev bir yıldız oluyor…
Anınca seni…
Bütün sessizlikler rahmet oluyor…
Bütün çaresizlikler gündoğum da yığılıyor başıma...
Bütün boyun büküşler amin oluyor dudaklarımda…
Bütün amin deyişler gül adında…
Seni ta içimde taşıdığım zaman bu ömür türküsünde…..
Yalnız kalıyor bazen aminler…
Gecenin sakinliğinde usulca hayat bulan aminler uykuya yenik düşüyor çoğu zaman…
Daha derinden dua etmeye susuz dudaklarım…
Zaman da merhametsizlikler hüküm sürüyor ya,
Gönlümün Nebisi mağarasında…
Mazlumun ayaklar altında ezilen yüreğiyle besleniyor zalim kalp atışları…
Şefkate kanat çırpan kırlangıçların kanatları isyan devleşen tel örgülere takılıyor… Kanatlarından sızan kana bulanıyor ruhum…
Belki her gün bir günahsız yavrunun bedeni, hain bir merminin kılıcından geçiyor… Günahsızların iniltileri içimde yankılanıyor…
Semayı sarsıyor sevdamin ağıtları…
Gözler önünde, yürekler dibinde inliyor nefesleri günahsızların…
İnsanlar çoktan kök diplerinde morarmış,
İçlerinde merhamet adlı çınarı kalmayan…
Babaları ölmeden miras derdinde birbirine düşer olmuş kardeşler…
Yalansız konuşmalar azalmış…
Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor…
ve ölümü unuttu sanki kalpler…
Ölümü anmaktan aciz zihinlerimiz…
İçim acıyor Ya Gönlümün Nebisi…
Her haksızlığın ardında tükeniyor nefesler…
Her acının ardında çaresizlik yağmamış damlalar var gözler de…
Sevmek çekince dalgaların da çarmıh da,
Zaman da yorulan dalga boyların da,
Okyanus ortasında su arar olduk…
Öldük susuzluktan…
Yağmur sağanak sağanak boşanırken bedenlerimize…
Başka sevdalar salınır oldu bakışlar da…
İçimize bize yabancı hasetler var,
Hasretler yabancılaştı dünya sınırlarınn da…
Sevgi uzaklaştığımız, kaçtığımız bir hastalık gibi…
Aynı zaman diliminde atmayan kalpler,
Yüreğim mesafeleri uzadı hisler kayboldu,
Bir kere görme Bahtiyarlığın da yaşayan insanlar…
Sevgiler kanıyor hercayi ümitsizliginde…
Zihinler is bağlar dumanları arasında,
İniltiye bel baglanmış, ‘Çıkmayan candan Umur kesilmez”
Özlemler sıcak kanlıdır…
Ya Gönlümün Nebisi sende ki özlem...
Yediveren renginde hiç silinmesin…
Ey beni en çok sevenin en çok sevdiği…
Bir lale vakti… Bir bahar gecesi…
Dudaklarımda sana selamlarla göz kapayışlarım var geceye…
Her şeye rağmen sevilme umuduyla bükülüyor boynum…
Sevginin sonsuzluğuna açılıan avuçlarımda ruh…
MEHMET AY/ 09.05.25- Saat 11,18
Mehmet Ay 2
Kayıt Tarihi : 10.5.2025 09:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!